İKİ DİRHEM BİR ÇEKİRDEK
Deyimde geçen çekirdek Keçiboynuzu tohumudur.
Keçiboynuzunun tohumu eski çağlarda altın vb alışverişlerde ağırlık birimi olarak kullanılırdı.
Özellikle de elmas ölçmek için keçiboynuzu tohumu kullanılmış. Kuyumcular, elmas alıp satarken keçiboynuzu tohumları ile tartmışlar.
Keçiboynuzu, kırat veya karat dediğimiz ölçü birimine öncülük etmiştir.
Peki neden keçiboynuzu tohumu da başka tohum değil?
Uzmanlara göre; keçiboynuzu çekirdeği doğada ağırlığı değişmeyen nadir tohumlardan biridir.
Tohumlu bitkilerden yalnız keçiboynuzu uzun süre suda bekletildikten sonra filiz verebilir.
Çok kurur. Meyvesinden çıktıktan sonra son ve sabit ağırlığını alır. İçine su alıp değişme ihtimali çok azdır. Bu az ihtimal de uzun süre suda kalırsa gerçekleşir.
Keçiboynuzu tohumu bu özelliği sebebiyle Abbasi, Emeviler, Selçuklular, ve Osmanlılar dönemlerinde de ağırlık ölçüsü olarak kullanılmıştır.
Peki neden deyimde bir çekirdek ile beraber iki dirhem geçiyor?
Okkanın kullanıldığı dönemlerde bir okka bu gün ki ölçülerle 1283 gram yapar. Okkanın da 400 de birine dirhem denir. Dirhem, daha hassas terazilerde kullanılan bir ölçüdür.
ELMAS VE KIRAT
Keçiboynuzu çekirdeği 0.2 gramdır. Keçiboynuzunun Yunancada adı “keration” İngilizcede “carob’: Arapçada “kırrıt”tır. Elmas ağırlığını ölçmede kullanılan kırat da budur.1 kırat 0,2 gram eder.
Sarraflar, dirhemden daha hassas ölçümler için bir ağırlık birimi daha kullanırlar. Buna da çekirdek derlerdi ve karşılığı da 5 santigram idi. Osmanlı altını da bu hesaplara göre 2 dirhem bir çekirdeğe denk gelirdi.
Eskiden kullanılan Osmanlı altını, toplam 2 dirhem bir çekirdek ağırlığına yani yaklaşık 6,43 grama sahipti.
RAKAMLAR VE İDDİALAR DOĞRU MU?
Bu rakam ve sayıları biz de çeşitli kaynaklardan aldık. Eksik ve yanlış olabilir. Aralarında çelişki de bulunabilir.
Çünkü drahmi kelimesinden Farsça’ya, daha sonra oradan Arapça’ya dirhem olarak geçen ağırlık biriminin standart bir kerat karşılığının bulunmadığı, kullanıldığı bölge ve zamana göre ölçüsünün değiştiği bilinmektedir.
Keçiboynuzu tohumları da coğrafyadan coğrafyaya değişebilir. Ancak eski çağlarda, aynı coğrafyada yetişen ve aynı ağırlıklara sahip olan tohumların da o şartlarda bir ölçme birimi olarak kullanıldığı tarihi bir gerçektir.
Biz kesin doğru olan bilgiye bakalım:
Müşterinin saygın ve itibarlı olanına, çok şık ve gösterişli giyinen kişilere bu deyim söyleniyor.
EDEBİYATIMIZDAN ÖRNEKLER
Örneğin toplantıya gelen kişi çok şık, özenli giyinmişse: “Bugünkü toplantıya iki dirhem bir çekirdek gelmiş.” Denir.
“İki dirhem bir çekirdek kadınların başlarında şemsiye, ellerinde de yelpaze.”
Halide Edib Adıvar, Âkile Hanım Sokağı (1958): “Ankara deyince hâfızamda önce süslü bayanlar, iki dirhem bir çekirdek şık baylar canlandı.”
Hüseyin Rahmi Gürpınar – Tünelden İlk Çıkış (1945): “Ortasına kalay gibi bir elmes iğne sokulu güvez boyunbağı, ruganlı potinler… İki dirhem bir çekirdek amma ne kadar nazik olsa nazeninim olamiyor”
Aziz Nesin – Kadın Olan Erkeğin Hatıraları (1957): “Giyindim, kuşandım. İki dirhem bir çekirdek olmuştum . Müdürün kapısını vurdum.”
Boris Leonidovich Pasternak’ın Dr. Jivago adlı eserinin 1959 yılında yapılan bir çevirisinde: “Sinek-kaydı tıraş olmuş, iki- dirhem bir-çekirdek giyinmişti. Cesedin başında dikilmiş durmaktaydı.”
Şık giyimli, saygın insanlara bu sözün söylenmesi hoş bir iltifattır. Eski altın paraların ağırlığı 2 dirhem 1 çekirdeğe tekabül edermiş. Yani bu deyimi söylediğimiz kimseye bir nevi altın yakıştırması yapmış oluyoruz.
“Sahilden mi geliyorsun, İki dirhem bir çekirdek? Nazlı nazlı gülüyorsun, İki dirhem bir çekirdek.”
Bu deyimi kullandığımız kişiye; oranı yakalamışsın, güzel olmuşsun, altın gibisin, ışıl ışıl parlıyorsun, çok değerlisin mesajını vermiş oluyoruz.
Tabi bu çağda bu mesajı alacak ve anlayacak kaç insan vardır acaba?