Gebelik sırasında görülebilecek komplikasyonlar arasında preeklampsi, plasental abrupsiyon, gelişme geriliği, geç ve erken dönemde görülen düşükler, intrauterine ölüm ve ölü doğum sayılabileceğini belirten Savaş, "Gebe kadınlar venöz tromboembolizm yani toplardamarlar içinde kan pıhtısı oluşumu açısından aynı yaştaki gebe olmayan kadınlara göre 5-6 kat daha fazla risk taşırlar. Yaklaşık her bin doğumdan birinde gebeliğe bağlı venöz tromboz görülmekte, her bin kadından biri doğum sonrası dönemde tromboz yaşamaktadır. Ayrıca venöz tromboemboli riski sezaryen doğumlarda vajinal doğumlara oranla daha fazladır. Gebelikte artmış pıhtılaşma eğilimi için en önemli risk faktörleri, daha önce geçirilmiş venöz tromboemboli öyküsü ve kalıtımsal trombofilidir. Kalıtımsal trombofili normal şahıslara göre daha kolay kan pıhtısı oluşma riskini arttıran genetik problemleri ifade eder. Antirombin, protein S, protein C eksikliği, Faktör 5 Leiden mutasyonu, Protrombin gen mutasyonu gibi kalıtımsal trombofili etkenlerinin başında gelir. Kalıtımsal trombofili olan hastaların önemli bir kısmı hayat boyu venöz tromboemboli geçirmeyebilirler. Ancak gebelikte bu rahatsızlığı yaşayan kadınlarda yüzde 50ye varan oranda kalıtsal trombofili etkenleri saptanabilmektedir. Bu açıdan gebelikte tromboemboli sonrası uygun vakalarda kalıtımsal trombofili açısından değerlendirme yapılmalıdır" şeklinde konuştu.
Kalıtımsal trombofilinin yanında sonradan edinilmiş risk faktörleri de önemli olduğunu belirten Savaş, "Antifosfolipid sendrom, bazı kalp ve akciğer hastalıkları, Lupus, kanser ve inflamatuar bağırsak hastalıkları, bazı romatolojik hastalıklar, nefrotik sendrom, orak hücreli anemi, obezite, 35 yaş üstü olmak, çoğul gebelik, yardımcı üreme tekniklerinin kullanılması, sigara kullanımı, ileri derecede variköz venler, gebelikte ve gebelik sonrası takipte cerrahi müdahele, dehidratasyon, uzun mesafeli yolculuk, uzun süreli enfeksiyon gibi durumlar sonradan gelişen risk faktörleri arasında sayılabilir" dedi.