Cumalıkızık, 700 yıllık tarihi, özgün Osmanlı mimarisi ve yaşayan köy dokusuyla UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan, Bursa’nın kültürel mirasını yansıtan en özel köylerinden biridir.

Cumalıkızık Köyü Neden Bu Kadar Özel?
Cumalıkızık, Bursa'nın Yıldırım ilçesine bağlı, Uludağ'ın kuzey eteklerinde kurulmuş, Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluş yıllarına tanıklık eden eşsiz bir mahalledir. Bursa şehir merkezine yaklaşık 11 ila 12 kilometre uzaklıkta yer alan bu tarihi köye, ortalama 20 dakikalık kısa bir yolculukla ulaşım sağlanabilir. Köy, daracık, taş döşeli sokakları, kendine özgü renkli Osmanlı evleri ve bozulmamış tarihi dokusuyla ziyaretçilerine adeta zamanda bir yolculuk deneyimi sunan bir açık hava müzesi niteliğindedir.
Cumalıkızık, Osmanlı erken döneminin kırsal kesim sivil mimari örneklerini günümüze ulaştırmayı başarmış, halen yaşayan beş Kızık köyünden biridir. Bu özelliğiyle, Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluş yıllarındaki sosyal ve ekonomik yapısını yansıtan önemli bir kültürel miras alanıdır. Köyün benzersizliği, sadece tarihi yapıların korunmuş olmasından değil, aynı zamanda bu yapıların içinde yaşamın kesintisiz devam etmesinden kaynaklanmaktadır. Cumalıkızık, geçmişin izlerini günümüze taşıyan, aktif bir yaşam alanı olmasıyla öne çıkar. Bu durum, köyün sadece statik bir tarihsel sergi alanı olmaktan öte, kültürel mirasın dinamik bir şekilde sürdürüldüğü, canlı bir dokuya sahip olduğunu göstermektedir. Ziyaretçiler, burada sadece geçmişi gözlemlemekle kalmaz, aynı zamanda onu deneyimleme fırsatı bulurlar, bu da köyün kültürel değerini ve çekiciliğini önemli ölçüde artırır.

Cumalıkızık Kaç Yıllık Bir Köy? Osmanlı'nın İlk İzleri Nerede Başladı?
Cumalıkızık'ın kuruluşu yaklaşık 1300'lü yıllara, yani 14. yüzyılın başlarına denk gelmektedir. Köy, Osmanlı İmparatorluğu'nun erken dönemlerinde bir vakıf köyü olarak kurulmuştur. Tarihi kayıtlarda, köyün Orhan Gazi'nin vakıf köylerinden biri olduğu ve vakfın kuruluş tarihinin 1339 yılına kadar uzandığı belirtilmektedir. Bu durum, köyün Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk yıllarından itibaren stratejik ve sosyal bir öneme sahip olduğunu ortaya koymaktadır.
Köy, Oğuz Türkleri'nin Kızık boyu tarafından kurulmuştur. İsminin kökenine dair iki ana rivayet bulunmaktadır: Birincisi, konar göçer Oğuz Türkleri'ne verilen "Kızık" isminden geldiği yönündedir. İkincisi ise, 1300'lü yıllarda Uludağ'ın kuzeyindeki dik etekleri ile Bursa vadileri arasında adeta "kısılıp" kalmış yöre köylerine, coğrafi konumlarından dolayı "kızık" adının verilmesidir. Cumalıkızık, Uludağ çevresinde kurulan ve günümüze ulaşan beş Kızık köyünden biridir; diğerleri Değirmenlikızık, Fidyekızık, Hamamlıkızık ve Derekızık'tır. Bu köyler arasında Cumalıkızık, orijinal dokusunu en iyi koruyan yerleşim yeri olarak öne çıkmaktadır.
Köyün tarihi geçmişi 700 yıla dayanmasına rağmen , bugün görülen tarihi yapıların çoğu en fazla 150-200 yıllıktır. Bu durum, köyün geçmişte çok fazla yıkılıp yeniden yapılmış olmasından kaynaklanmaktadır. Bu bilgi, Cumalıkızık'ın sadece statik bir tarih sahnesi olmadığını, aksine sürekli bir dönüşüm ve adaptasyon süreci içinde olduğunu göstermektedir. Köyün yerleşim olarak çok eskiye dayanması, ancak fiziksel yapı stoğunun zamanla yenilenmesi, buranın bir "yaşayan miras" olduğunu kanıtlamaktadır. İnsanlar nesiller boyu burada yaşamaya devam etmiş, yapılarını ihtiyaçlarına göre yeniden inşa etmiş veya onarmışlardır. Bu, mirasın sadece "eski" olmakla kalmayıp, aynı zamanda "sürekli yaşayan ve adapte olan" bir varlık olduğunu vurgular. Bu durum, ziyaretçilere sunulan deneyimi de zenginleştirir; bir yandan kadim bir tarihe dokunurken, bir yandan da güncel yaşamın izlerini gözlemleyebilirler.
Köyün tarihinin Osmanlı öncesine dayandığına dair de önemli kanıtlar mevcuttur. Uludağ yamaçlarındaki "Ihlamurcu" bölgesinde Bizans döneminden kalma kilise kalıntıları bulunmuştur. Bu kalıntılar, 1969'da tespit edilmiş ve Bursa Arkeoloji Müzesi'ne devredilmiştir. Bu keşifler, Cumalıkızık ve çevresinin çok daha eski medeniyetlere ev sahipliği yaptığını ve bölgenin tarihsel katmanlarının zenginliğini göstermektedir.

Cumalıkızık UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne Nasıl Girdi? Kültürel Değeri Nedir?
Cumalıkızık, 2000 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ne dahil edilmiştir. Ardından, 2014 yılında Bursa ile birlikte "Bursa ve Cumalıkızık: Osmanlı İmparatorluğu'nun Doğuşu" başlığı altında UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne resmi olarak tescil edilmiştir. Bu tescil, köyün uluslararası alanda tanınmış bir kültürel miras alanı haline geldiğini ve küresel ölçekte korunması gereken bir değere sahip olduğunu göstermektedir.
Cumalıkızık, UNESCO listesine tek başına değil, Bursa'daki diğer sekiz bileşen alanla birlikte bir "seri adaylık" olarak girmiştir. Bu yaklaşım, köyün Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk başkenti olan Bursa'nın oluşumunda ve gelişiminde oynadığı merkezi rolü vurgulamaktadır. Erken Osmanlı döneminde kurulan bir vakıf köyü olarak, imparatorluğun sosyal ve ekonomik yapısının temelini oluşturan yenilikçi şehir planlama sisteminin ayrılmaz bir parçasıdır. Bu bağlantı, Cumalıkızık'ın basit bir "eski köy" olmaktan öte, bir imparatorluğun doğuş felsefesinin ve ilk kentleşme modelinin yaşayan bir parçası olduğunu ortaya koymaktadır. Bu durum, tek bir yapının veya köyün korunmasının ötesinde, bir bütün olarak bir sistemin ve felsefenin korunması anlamına gelmekte ve kültürel değerini katlayarak artırmaktadır.

UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne kabul edilme süreci, belirli kriterlere uygunluğu gerektirmektedir. Cumalıkızık ve Bursa, bu kriterlerden dördünü (1, 2, 4, 6) karşılamıştır:
-
Kriter (1): Bursa, erken Osmanlı sultanları tarafından yenilikçi bir şehir planlama sistemi kullanılarak kurulmuştur. Bu sistem, ticari yaşam için Ahi kardeşlik örgütlerini ve külliyeleri köylerle bağlayan vakıf sistemini etkin bir şekilde kullanmıştır. Bu külliyeler, mahalleler oluşturulmadan önce tüm kamu altyapı hizmetlerini sağlayan çekirdekler olarak işlev görmüş, hızla genişleyen bir imparatorluk için canlı ve sürdürülebilir bir başkentin hızla kurulmasına yol açmıştır. Cumalıkızık, bu yenilikçi şehir planlama modelinin kırsal bir bileşeni olarak öne çıkmaktadır.
-
Kriter (2): Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk başkenti olarak Bursa, sonraki Osmanlı şehirlerinin gelişimini şekillendirmede kritik bir rol oynamıştır. Mevcut sur içi şehir çekirdeklerinin dışına kamu altyapı kompleksleri inşa ederek kentsel olmayan nüfuslar için yeni kasabalar yaratma yaklaşımı, tüm Osmanlı İmparatorluğu için bir model haline gelmiştir. Yeni başkentin sosyal, dini ve ticari işlevleri, toplumun değerlerini ve Orta Asya'dan Batı'ya uzun bir göç döneminde komşularından benimsenen etkileri yansıtmaktadır; bu durum Bizans, Selçuklu, Arap, Fars ve diğer mimari tarzların entegrasyonunda da görülür.
-
Kriter (4): Bursa ve Cumalıkızık, Anadolu'dan Yemen'e ve Avrupa ile Kuzey Afrika'nın bazı bölgelerine yüzyıllar boyunca hüküm süren Osmanlı Sultanları'nın ilk başkentinin bir örneğidir. Alan, "Bursa tarzı" veya "ters T planı" olarak bilinen benzersiz bir mimari planı sergiler. Bu külliyeler, toplumsal ihtiyaçları karşılayan sosyal birimler olarak, bu plan tipinin çok işlevli yapısını benimseyerek şehri şekillendirmiştir. Cumalıkızık'ın kırsal dokusu ve vakıf köyü yapısı, bu bütünsel planlama anlayışının bir parçasıdır.
-
Kriter (6): Bursa, erken Osmanlı döneminden kalma önemli tarihi olaylar, mitler, fikirler ve geleneklerle doğrudan bağlantılıdır. Şehrin mistik imajı, erken Osmanlı sultanlarının türbelerinin varlığından ve ünlü Hacivat ve Karagöz karakterlerinden (Orhan Gazi Külliyesi'nin inşaatında çalışan işçiler) kaynaklanarak, erken Osmanlı yaşamıyla güçlü bağlarını sürdürmektedir. Birçok sultan ve saray mensubu, İstanbul'un fethinden sonra bile Bursa'nın Osmanlı İmparatorluğu'nun ruhani başkenti olarak önemini kabul etmiş ve burayı mezar yeri olarak seçerek bağlılıklarını göstermişlerdir. Cumalıkızık, bu ruhani ve kültürel mirasın yaşayan bir parçası olarak bu kriteri desteklemektedir.
Cumalıkızık Evleri Neden Taş, Kerpiç ve Ahşaptan Yapıldı? Mimari Sırları Neler?
Cumalıkızık evleri, bölgenin doğal kaynaklarından elde edilen moloz taş, ahşap ve kerpiç gibi malzemelerle inşa edilmiştir. Bu evler genellikle üç katlı olup, zemin katları sağlam moloz taş duvarlarla, üst katları ise ahşap iskelet üzerine kerpiç dolgu sistemiyle oluşturulmuştur. Bazı onarım görmüş konutlarda kerpiç dolgunun yerini tuğla dolgu almıştır. Ahşap yapı elemanlarında sıklıkla kestane ağacı kullanılmıştır.
Bu malzeme seçimi, yerel kaynakların bolluğuna (Uludağ eteklerindeki ormanlık alanlar ve taş ocakları), bölgenin iklim koşullarına (kışın soğuk, yazın sıcak) ve geleneksel yapım tekniklerine dayanmaktadır. Taş, zemin katlarda nem ve soğuğa karşı dayanıklılık sağlarken, ahşap iskelet ve kerpiç dolgu üst katlarda hafiflik, esneklik ve ısı yalıtımı sunar. Evlerin "dökme" adı verilen bir teknikle inşa edildiği belirtilmektedir. Bu teknik, kerpiç dolgu sistemine ve sıva olarak tekke kireci kullanımına işaret eder. Bu, malzemelerin sadece yerel kaynakların bir yansıması değil, aynı zamanda bölgenin iklimsel ve topografik koşullarına akılcı bir adaptasyonun ürünü olduğunu göstermektedir. Ancak, bu geleneksel malzemeler, özellikle ahşap, zamanla fiziksel (su, nem, ısı, mekanik aşınma, atmosfer olayları), kimyasal (korozyon, özellikle kestane ağacındaki tanen nedeniyle), ve biyolojik (bakteri, mantar, böcek) etkenler nedeniyle yoğun bozulmalara uğramaktadır. Bu durum, geleneksel mimarinin sadece inşaat tekniklerini değil, aynı zamanda uzun vadeli bakım ve koruma zorluklarını da beraberinde getirdiğini ortaya koymaktadır.
Cumalıkızık evlerinin mimari özelliklerinde aile mahremiyetine son derece özen gösterilmiştir. Evler genellikle üç katlıdır. Üst katlardaki pencereler kafesli veya cumbalıdır. Bu tasarım, evin dışarıdan içerisinin görülmeyecek şekilde inşa edildiğini ve dönemin sosyal değerlerini yansıttığını gösterir. Ana giriş kapılarındaki kulplar ve tokmaklar ise dövme demirden veya pirinç/demir döküm tekniğiyle yapılmıştır. Bu tokmaklar, dönemin maden işçiliği hakkında da değerli bilgiler sunmaktadır. Evler, sarı, beyaz, mavi, mor gibi canlı renklere boyanarak köye özgün ve estetik bir görünüm kazandırır.
Köyün sokakları da mimarinin ayrılmaz bir parçasıdır. Evlerin arasında kaldırımı olmayan, taş döşeli, çok dar sokaklar bulunur. Bu sokaklar belli bir plan göstermez ve eğimli köy arazisine uygun olarak inşa edilmiştir, bazıları çıkmaz sokak niteliğindedir. Dar sokakların orta kısımları, yağışlı günlerde suyun akıp gitmesi için hafif çukur bir kanal haline getirilmiştir. Bu özellik, köyün özgün yapısının bir parçasıdır ve aynı zamanda Uludağ'dan gelen suyun bahçe sulaması için dağıtılmasına da yardımcı olur, yaz aylarında köyü serinletir. Su, köyün en önemli can damarı olarak kabul edilir.

Cumalıkızık'ta Başka Neler Var? Ziyaretçiler İçin İpuçları.
Cumalıkızık, sadece evleriyle değil, aynı zamanda barındırdığı diğer tarihi yapılar ve kültürel etkinliklerle de ziyaretçilerine zengin bir deneyim sunmaktadır.
Köy meydanında yer alan Cumalıkızık Etnografya Müzesi, 1992'de açılmış ve 2014'te de resmi açılışı yapılmıştır. Köy geçmişine ait eşyaların sergilendiği bu müze, 18., 19. ve 20. yüzyıllara ait objelerle köydeki yaşam tarzını, kültürünü, örfünü ve adetini yansıtan zengin bir koleksiyona sahiptir. Müzede, Orhan Bey'den köye verilen bir berat da bulunmaktadır, bu da köyün vakıf geçmişine ışık tutmaktadır.
- Cumalıkızık Camii, köy meydanında konumlanmış olup, yaklaşık 300 yıllık olduğu rivayet edilmektedir. Ancak, caminin 1916'da büyük bir tadilat geçirdiği ve 1950-1955 yılları arasında genişletilerek bugünkü halini aldığı belirtilmektedir. Köydeki bir diğer önemli yapı olan
- Cumalıkızık Hamamı da oldukça eski bir hamamdır ve Osmanlı dönemi hamam mimarisine dair önemli bilgiler sunmaktadır. Ilıklık, sıcaklık, su deposu ve tıraşlık bölümleri orijinal yapısını korumaktadır. Ayrıca, köyün girişindeki Eğrek Mahallesi meydanında, 400 yılı aşkın süredir köyde bulunduğu sanılan iki devasa
- Anıt Çınar Ağacı ziyaretçileri karşılar ve köyün doğal güzelliklerine katkıda bulunur.
Cumalıkızık, yöresel ürünleriyle de tanınır. Köy, özellikle kestane, böğürtlen ve ahududu gibi ürünleriyle ünlüdür. Her yıl Haziran ayında geleneksel olarak "Ahududu Şenliği" düzenlenmektedir. 2010 yılından itibaren ise bu şenlik, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın katkılarıyla "Cumalıkızık Festivali" olarak daha geniş kapsamlı bir etkinliğe dönüşmüştür. Köy meydanında kurulan pazarlarda, köy sakinleri kendi elleriyle yaptıkları reçelleri, gözlemeleri, erişteleri, tarhanayı ve mevsiminde taze toplanan meyveleri (kiraz, çilek, ahududu, böğürtlen) ziyaretçilere sunmaktadır. Cumalıkızık'ın meşhur köy kahvaltısı da ziyaretçiler tarafından yoğun ilgi görmektedir.
Köyün tarihsel dokusu ve yapıları, 1980'de Anıtlar Yüksek Kurulu kararıyla koruma altına alınmış ve 1981'de "Kentsel ve Doğal Sit Alanı" olarak belirlenmiştir. Köyde 176 adet Sivil Mimarlık Örneği ve 5 adet Anıtsal Yapı olmak üzere toplam 181 tescilli yapı bulunmaktadır. Bu yapıların korunması ve restorasyonu için uzun yıllardır çalışmalar yapılmaktadır.
Cumalıkızık'ın turistik çekiciliği ve yerel halkın bu turizmden ekonomik fayda sağlaması, köyün kültürel mirasının korunmasında önemli bir sürdürülebilirlik modeli oluşturmaktadır. Köydeki kadınlar, geleneksel el sanatlarını ve yöresel ürünleri ziyaretçilere sunarak yerel ekonomiye katkıda bulunurlar. Bazı restore edilmiş evler, restoran, çay bahçesi ve butik otel olarak hizmet vererek ziyaretçilere köy yaşamını daha yakından deneyimleme fırsatı sunmaktadır. Bu durum, turizmin köyün kültürel ve fiziksel bütünlüğünü koruma çabalarıyla dengelenmesi gerektiğini göstermektedir. Yoğun ticarileşmeden kaçınarak yerel halkın sürekli varlığının sağlanması, köyün bütünlüğünün korunması için kritik bir faktördür. Bu denge, turizmin sadece ekonomik bir gelir kapısı olmaktan öte, kültürel mirasın sürdürülebilirliğinde aktif bir rol oynayabileceği, ancak bunun dikkatli bir yönetim gerektirdiği anlamına gelmektedir.

Cumalıkızık Özeti
Cumalıkızık Köyü, 700 yılı aşkın tarihiyle Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluş yıllarına ışık tutan, yaşayan bir miras alanıdır. UNESCO Dünya Mirası Listesi'ndeki yeriyle uluslararası alanda da tescillenmiş olan köy, mimarisi, dar sokakları ve geleneksel yaşam tarzıyla ziyaretçilerine eşsiz bir kültürel deneyim sunmaktadır.
Taş, kerpiç ve ahşabın uyumlu birlikteliğiyle inşa edilen evleri, sadece birer yapı değil, aynı zamanda geçmişin hikayelerini fısıldayan canlı tanıklardır. Köyün her köşesi, Osmanlı sivil mimarisinin inceliklerini, aile mahremiyetine verilen önemi ve yerel malzemelerin akılcı kullanımını gözler önüne sermektedir. Bu mimari, aynı zamanda zamanla ortaya çıkan bozulmalar ve koruma zorluklarıyla da bir mücadeleyi temsil etmektedir.
Cumalıkızık, sadece bir gezi noktası değil, aynı zamanda geçmişle günümüz arasında köprü kuran, kültürel değerlerin korunduğu ve yaşatıldığı nadir yerleşimlerden biridir. Köyün "açık hava müzesi" olarak tanımlanması ve içinde yaşamın devam etmesi, kültürel mirasın sadece korunması değil, aynı zamanda aktif olarak yaşatılması gerektiği felsefesini somutlaştırmaktadır. Ziyaretçiler, burada yöresel lezzetleri tadabilir, el yapımı ürünler satın alabilir ve köy halkıyla sohbet ederek otantik bir deneyim yaşayabilirler. Bu durum, turizmin sadece ekonomik bir araç olmaktan öte, mirasın sürdürülebilirliği için bir katalizör olabileceği potansiyelini taşır. Ancak, bu potansiyelin doğru yönetilmesi, yerel halkın katılımı ve aşırı ticarileşmeden kaçınma gibi hassas dengelerle mümkündür. Cumalıkızık, bu yönüyle, kültürel mirasın geleceğinin sadece fiziksel korumaya değil, aynı zamanda yerel halkın aktif katılımıyla ekonomik ve sosyal sürdürülebilirliğe bağlı olduğu önemli bir örnektir.






