Cavit Yakşi'nin köşe yazısı

Lise yıllarımdan tanırım Yavuz Turhan abiyi.

Gözü pek tavırları, hareketli, coşkulu karakteri heybetli duruşuyla dikkatimi çekerdi. Tanışmazdık, ben onu bilirdim sadece.

İnegöl Lisesi’nde öğretmenlik yaparken tartışarak tanıştık.

 Sığınak isimli bir kitapçı dükkanı işletiyordu.

 İnegöl Lisesi o zamanlarda ikili eğitim yapıyor ve saat 19.30'da dağılıyordu. Saat akşam 18.00'den sonra bazen 100'e yakın genç okulun etrafına gelip rahatsızlık verdiği için yüksek duvarlar ördürmüştük.

 Tartışmamız bu yüksek duvarlar yüzündendi. “Okul değil sanki hapishane hocam, ne yaptınız böyle?” demişti.

Ben de kendisine “Evet dışarıdan öyle görünüyor ama durum bundan ibaret deyince” Evet siz de haklısınız diye kabul etmişti.

Sonra uzun yıllar dostluğumuz abi, kardeşliğimiz devam etti.

Yavuz Turhan ismi benim lügatimde; gönlü güzel, cesur, gözünü budaktan sakınmayan doğru bildiğinden vazgeçmeyen, İYİLİK sever,  sosyal demokrat olup da,  Allah inancı kuvvetli olan ve ibadetlerine çok düşkün olma özelliği ile sizi şaşırtan, umreye giderek Kabe'den ihramı ile boy boy fotoğraf atan orijinal bir profili vardı.

Son görüşmemiz telefonla oldu.

Bir iş yerinin kiralanması için aracılık yapmam istendi Yavuz abiyi telefonla aradım. İş yeri sahibi ile görüşüp indirim yaptırıp yaptıramayacağını sordum.

İlk söylediği şey “Senin hatırın için yer sahibi indirim yapmazsa bile ben kendi komisyonumu hemen iptal ediyorum.” olmuştu.

 Üç kuruş için arkadaşlarım birbirine kazık attığı zaman da bu cömertlik ve kadirşinaslık beni çok etkilemişti.

Hakkında çok şey yazılır, çok güzel şeyler yazılır elbet... Duyduğumda inanamadım, çok üzüldüm.

Allah rahmet eylesin, mekanın cennet olsun Yavuz abi.

 Rabbim sana rahmetiyle muamele eylesin!

CAVİT YAKŞİ

HİSBİL MÜDÜRÜ