Elhamdülillahi RabbilAlemin Vessalatü vesselamü ala Resulina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmaiyn.

Nüzul/inmek fiili de böyledir. Cenab-ı Hakk'ın dünya semasına nüzul etmesi, yüksek mekandan aşağıdaki mekana inmek olarak anlaşılmamalıdır. Buradaki nüzul başka rivayetlerin de yardımıyla hatta bizzat el-Buhari'de geçen başka bir aryantta "yenzilü = "?? ?????? yerine "yetenezzelü = ?? ?? ?? ????? " ifadesi ile gelir.(Buhari, "Kitabu'd-De'avat",13) Rabbimiz tenezzül buyurur. Bu ne demektir? Gecenin son üçte birlik kısmında Cenab-ı Hakk, hadis-i şerifte ifade buyurulan fiilleri işlemek için "Bağışlanma isteyen yok mu bağışlayayım, rızık isteyen yok mu rızık vereyim, benden bir talebi bir niyazı olan yok mu yerine getireyim" diye bir nidada bulunur. İşte bundan maksat Cenab-ı Hakk'ın kullarına rahmet, merhamet kapılarını açması, dua kapılarını açması, duaların kabul edildiği gecenin son üçte birlik kısmına -biz ona seher vakti diyoruz- vurgu yapıyor olmasıdır. Bunu böyle anlamamız gerekiyor.
Keza Arş'a istivayı da bu şekilde anlamamız lazım. Asla ve kat'a Cenab-ı Hakk -haşa- Arş'ın üzerine yerleşti, mekan tuttu, daha evvel başka yerdeydi sonra Arş'ı yaratınca onun üzerine istiva etti diye anlamak son derece yanlıştır.
İmamımız Ebu Hanife Hazretleri buyuruyor ki: "Cenab-ı Hakk'ın Arş'a istiva etmesi eğer Arş'ın üzerine mekan tutmak olursa, böyle anlatılır, böyle anlaşılmaya çalışılırsa o zaman sorarız biz, Allah Arş'ı yaratmadan önce neredeydi?" Bu son derece önemli bir sorudur. Cenab-ı Hakk'a mekan tayin etme gafletinde bulunan insanlar, O'nun Arş'ın üzerinde mekan tuttuğunu, yerleştiğini ifade eden, böyle bir cehalet sergileyen insanlar İmam Ebu Hanife'nin bu sorusuna cevap vermek zorundadır; "Allah Arş'ı yaratmadan önce neredeydi?" Evet, nerede sorusu Cenab-ı Hakk için abes bir sorudur. Allah Teala için kullara mahsus herhangi bir ifade kullanılmaz. Biz,
mekan içindeki varlıklar için nerede sorusunu sorarız. Nerede sorusunun cevabı da yine mekan esas alınarak verilir. Şimdi biz bu soruyu zihnimizde kalıp haline gelmiş alışkanlıklar çerçevesinde soruyoruz. Ben neredeyim? Ben şu anda odadayım. Arkamda perde var. Önümde bilgisayar var. Sağımda kitap var. Solumda telefon var. Dikkat ederseniz nerede sorusunun cevabı hep mekan içerisindeki varlıkların birbirine karşı konumu esas alınarak verilir. Ay nerede? Yukarıda. Peki, kime göre yukarıda? Bize göre. Bir insan uzaya gidip ayın bulunduğu yüksekliğin üzerine çıksa ve o insana sorsanız: Ay nerede? Diyecektir ki aşağıda. Bakın mekanla irtibatlandırarak cevap veriyoruz. Çünkü soru da mekanla irtibatlı. Nerede sorusu bir mekan sorusudur. Nerede? Şurada, önde, arkada, sağda, solda, üstte, altta. Dolayısıyla bu mekan izafidir. Ben şurada oturuyorum, bizim evin alt katında oturan insana göre ben yukarıdayım. Ama üst katta oturana göre ben aşağıdayım. Bu duvara göre ben ön taraftayım. Öbür duvara göre arka taraftayım. Nerede sorusunu nereden sorarsanız ona göre cevap alırsınız. Şimdi mekanın yok olduğunu düşünün. Ya da uzaya gittiğinizi düşünün. Uzay aracına bindiniz ve uzay boşluğuna çıktınız. O boşluk içerisinde alt neresi, üst neresi sağ neresi, sol neresi, ön arka neresi, mekan kavramı uzayda kayboluyor değil mi? Uzaya çıktığınız da mekan kavramı kayboluyor. Alt, üst, ön, arka, yan kayboluyor. Şimdi insan uzaya çıktığında mekan kavramı kayboluyorsa, uzayı yaratan Cenab-ı Hakk'ın mekanla bağlantılı olduğunu nasıl düşünebiliriz?
Dolayısıyla, O'nun fiillerini de mekanda, organlar, azalar vasıtasıyla işlenmiş şeyler olarak düşünmek son derece saçmadır, son derece yanlıştır. Tevhid inancıyla bağdaşmaz. Dolayısıyla fiilde tevhid, gerçek anlamda fiilde tevhidin künhüne vakıf olmak için, hakikatine ulaşabilmek için Cenab-ı Hakk'ı mahlukata benzetmekten tenzih etmemiz lazım ki fiilde tevhidin ne olduğunu gerçek anlamda anlayabilelim. Elbette fiilde tevhidin zatta tevhidle çok sıkı bir bağlantısı var. Yani zatı hiçbir varlığa benzemeyen Cenab-ı Hakk'ın elbette fiilleri de hiçbir varlığın fiillerine benzemeyecektir. (1)

(Devam Edecek)

Fi emanillah.

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

  1. Ehli Sünnet Akaidi Muhtasar Tahavi Akidesi Şerhi (Ebubekir Sifil) Sh:24