UYARAN ADAM-1

AHMET TAŞTAN'ın köşe yazısı

Abone Ol

-Baba ne derler biliyor musun?  Yapma böyle!

-Oğlum niye öyle desinler? Gençlerin “böyle” toplum içinde uluorta yanlış yaptığını hafifçe de olsa uyaramayacak mıyız?

-Millet başka anlar, kaba saba konuşur sana. Ağrıma gider benim. Hem sen anlatmıştın ya... 

-Tamam oğlum. Böyle yanlış tutum ve davranışlara ben ses çıkarmayayım, sen ses çıkarma... Sonra bu yanlış davranışlar toplumda hızla yayılır ki zaten yayıldı.

-Evet, baba, zaten ben de onun için diyorum ya... Sen bir şey yapamazsın hiç kimseye... Herkesin kendi hayatı, kendi düşüncesi...

-Ya oğlum tamam sen de haklısın ama bizim Kur’an-ı Kerim’de okuduklarımız ne olacak... “Sizin içinizden hayra çağıran, iyiliği emreden, kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun...(Âli İmran Suresi)

Bu ayetleri ne yapacağız... Rabbimiz bizimle konuşur ve bize böyle emirler verirken biz kulak asmayalım mı?  Peygamber Efendimiz (sav)’in: “Sizden biri (yani ben, yani sen, yani o...) bir kötülük gördüğünde eliyle değiştirsin; buna gücü yetmezse, diliyle değiştirsin; buna da gücü yetmezse, kalbiyle buğz etsin(kızsın) Bu imanın en zayıf derecesidir.” buyurduğu sözü hayatımızın neresine koyacağız?

-Ya baba, sen uyarmak zorunda mısın? Olmadı, yap ibadetlerini. Bunlara da dua eder geçersin. Kızacaksan da içinden kızarsın.

-Peki, toplumdaki bunca yanlış davranışlara, sapık inançlara karşı peygamberler ne yaptı oğlum? Yani Kur’an-ı Kerim’de geçen onca peygamberin hayatı bizim için örnek değil mi? Allah, sevdiği bu mübarek kulları, neden insanları uyarsınlar ve tevhide çağırsınlar diye görevlendirdi?

-Baba tamam ama onlar başka, bunlar başka. Hem sen peygamber misin?

-O nasıl söz öyle oğlum! Toplumda yanlış davranış yapanları uyarmak için peygamber mi olmak gerekiyor? Hırsızlık yapanı gördün, yakalama imkanın var, “Ben polis miyim?” deyip bırakır mısın? Yaralı biri var, yardım edebilme imkanın da söz konusu “Ben doktor muyum?” deyip yüz mü çevirirsin? Benim yaptığım uyarı, İslam’da “emr-i bil ma’ruf, nehy-i ani’l münker” diye adlandırılır. Bu konuda o kadar çok emreden ayet ve hadis var ki!

-Tamam, ama bunları bir sen mi okuyorsun? Başkaları okumuyor mu? Din görevlileri var, imamlar var, müezzinler var...

-Bak, Kur’an-ı Kerim’de “Cumartesi yasağı olayı” anlatılır. Sanırım Bakara suresinde iki-üç ayetle zikredilir. “Cumartesi günü balık avlama yasağına” uymaz o bölgede yaşayan Yahudiler. Tabii imtihan bu ya, o gün balık sürüsü körfeze girer. Onları kaçırmak istemeyen dünyaperest Yahudiler, ağları atarlar. Ertesi gün ağa takılan balıkları toplarlar.

Bunları gören bazıları “yapmayın, yasağı ihlal ediyorsunuz” diyerek onları men etmeye çalışır. Diğerleri de “Bırakın herkes istediğini yapsın” derler ama kendileri de balık tutmazlar. 

Bu yaptıkları Hakkı batıla karıştırmaktı ve onlara maymuna benzeme cezası verildi. Bu üç gruptan sadece  “yapmayın” diyenler kurtulur.

Yani unutma oğlum, biz bu gençlerin toplum arasında/ortasında yapmış oldukları yanlışları uyarırken öncelikle Allah katında bir mazeretimiz olsun istiyoruz. Yani Allah bize sorduğunda “Biz kötülük gördüğümüzde uyardık Ya Rabbi!” demek için yapıyoruz. Yanlış yapanlar ya vazgeçerler ya da yaptıklarına devam ederler, orası beni ilgilendirmez.

Hem şunu da aklından asla çıkarma oğlum! Peygamberleri anlamak için, onların en temel görevleri olan insanları İslam’a davet etme emrini yaşamak lazımdır bence.

Çünkü peygamberlerin batıl sistemler karşısında Firavunlara, Nemrutlara ve tabi olan insanlara Hakkı/hakikati söylemişlerdir. Bazı şeyleri değiştirmek ve tevhit dinine davet etmek kolay değildir.