PEYGAMBER AŞKI

Abone Ol

Liseli delikanlı, Hz. Peygamber Efendimiz (sav)'in çok seviyordu. Onun her daim hayatında bir şekilde yer almasını diliyor ve bu sebeple onun hayatını tüm ayrıntılarıyla öğrenmek istiyordu.

O nasıl yürür, nasıl yemek yer, nasıl giyinir, nasıl konuşur, nasıl tebessüm eder, nasıl muhabbet eder..??? Nasıllar bir türlü bitmiyordu, hayatının renklerini O'na ayarlamak için. Elinden geldiği kadarıyla onun hayatını siyer kitaplarından tarih olarak öğrenmişti. Lakin tarihin tozlu yaprakları arasında kalmayacak kadar büyük bir insan olduğunu da biliyordu.

Onun ümmeti olan ve ona inanmış olan tüm insanların her davranışını Onun yaşam tarzına uydurması gerektiğini biliyordu. Çünkü yaratan Allah: "Resul size neyi getirdiyse alın, hayatınıza tatbik edin" buyurmuştu ya... İşte liseli delikanlı hayatındaki davranışları bu inanç ve prensiplere göre yönlendiriyordu.

Çok sevdiği Peygamberinin doğum günü olan ve Müslümanlar arasında Mevlüt kandili diye bilinen günde İnegöl hükümet konağı önündeki durakta karşılaştı O'nunla. Yani ilan panolarına devasa olarak yazılmış bir hilye güzüne ilişti. Daha önce de İshakpaşa ilköğretim okulunun önündeki ilan panosunda görmüş ve Peygamberimizin bir fotoğrafına bakarcasına ya da tam karşısında öylece tüm bedeniyle dönmüş de kendisiyle ilgilenircesine hayal edip kalmıştı.

Asırlar önce yani asr-ı saadette olsaydı zaten böyle olmayacak mıydı? Ne önemi vardı araya girmiş bir kaç asrın! Sevgi ve muhabbet olduktan sonra... Ha, bir de Onun hayatı, hadisleri ve hilyesi... Liseli genç ve arkadaşları bir sabah namazından sonra İnegöl Adliye Sarayı karşısındaki merkez İmam Hatip Lisesi yanında onu bir kez daha gördü tüm boyutlarıyla.

Ayaküstü, köşe başlarında bitmesin istenen o tatlı muhabbetlerden birine daha şahit oluyorlardı. Peygamberimizin fiziksel özelliklerini, güzel ahlakını, duruşunu satır satır okudular.

"Peygamber Efendimiz (sav), ne aşırı derecede uzun, ne de kısa idi; O bulunduğu topluluğun orta boylusu idi. Saçları, ne kıvırcık ne de dümdüzdü; hafifçe dalgalı idi. Mübarek yüzlerinin rengi kırmızıya çalar şekilde beyaz; gözleri siyah; kirpikleri sık ve uzun; omuz başları iri yapılı idi... O, insanların en cömert gönüllüsü, en doğru sözlüsü, en yumuşak tabiatlısı ve en arkadaş canlısı idi."

"Kendilerini ansızın görenler, O'nun heybeti karşısında çok şiddetli heyecanlanırlar; üstün vasıflarını bilerek sohbetinde bulunanlar ise, O'nu her şeyden çok severlerdi. O'nun üstünlüklerini ve güzelliklerini tanıtmaya çalışan kimse; 'Ben, gerek ondan önce, gerek ondan sonra, onun gibi birisini görmedim.' demek suretiyle, O'nu tanıtma hususundaki aczini ve yetersizliğini itiraf ederdi. Allah'ın salat ve selamı O'nun üzerine olsun.

Şemail ismi verilen bu eserler hat sanatı ile tertip edilip duvarları süslemiş olduğunu kavramıştı genç. Uzun zamandan beridir gönül evinin duvarlarında en nadide tablo olarak gezdiriyordu şehrin caddelerini süsleyen bu hilyeyi.

Büyük panoda hilye hakkında bilgi de vardı. Onu da bir kez daha okudu.

"Sözlükte "süs, ziynet, kolye" gibi manalara gelen hilye mecazen "yaratılış, suret ve güzel vasıflar" demektir. Kelime Osmanlı kültüründe Resul-i Ekrem'in vasıflarını, bu vasıflardan bahseden kitap ve levhaları ifade etmek için kullanılmıştır.

Şemail kelimesi ise "şimal"den türemiştir. Bu kelime "karakter, huy, hal, hareket, davranış ve tavır" gibi anlamlar taşır. Şemail kelimesi ilk başlarda daha geniş anlamlar içerse de, zaman içinde özelleşmiş ve Peygamber Efendimiz (sav)'in nasıl bir yaşam sürdüğü ile ilgili detayları ve kişisel özelliklerini ifade eden bir terime dönüşmüştür.

Liseli genç bu bilgileri İnegöl'de yaşayan herkesin okuması için yeni projeler düşünmeye başlamıştı o vakitten sonra...