Bırak beni haykırayım, susarsam sen mâtem et;
Unutma ki şâirleri haykırmayan bir
millet,
Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir;
Bu anlayışı yıkmak için yola çıkmış ve bu milleti öksüz
bırakmamak için yüksek sözler yazan biri. Zaman gelmiş “baba katileri ile baban
bir safta/maltada hizaya dizilmiş” yazdıklarının bedeli olarak. Susmayı kendine
“küfür derecesinde” gören sözü pek bir şairdir.
Memleketi kurtarma çabası olmasaydı, şahsi menfaatlerini âli
kabul edenlerden olsa idi bilemeyecektik onu. Unutulmayan insanlar, insanlar
için fedakârlık yapanlardır. Necip fazıl, insanların önüne geçip kollarını
makas gibi açarak “Durun kalabalıklar” diye haykıran biri. “Rahminde cemiyetin
ben doğum sancısıyım” diyerek gelecek nesillerin kendisi gibi olabileceği
müjdesini taşıyordu.
Durduğu kalabalıklar nasıl bir düzende yaşıyorlardı bilen
birisiydi.
Allah’ın on pulunu bekleye dursun on kul;
Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul.
Ekonomik sistemin hüküm ferma oldu zamanlarda güçlülerin
düzenine-inine çomak sokan bir kalemdi.
Alevler içinde ev, üst katında ziyafet
Durum diye bir lâf var, buyrunuz size durum;
Bu toprak çirkef oldu, bu gökyüzü bodurum
Bir şey koptu benden, şey, her şeyi tutan bir
şey,
Benim adım Bay Necip, babamınki Fazıl Bey;
Utanırdı burnunu göstermekten sütninem,
Kızımın gösterdiği, kefen bezine mahrem.
Nesillerin derdini
gönlünde bir yara olarak gören. Nesiller arası çatışmayı anlatan yaralarından
sızan açıya “sabır basan” biri. Bir tarafta sütnineler, diğer
taraftan genç kızların o acınası halleri. “Bir şey yapılamaz ki koca bir dalga
gibi geliyor üzerimize” demeden yürümüş. Konferans, seminer, toplantı, miting,
sohbet,muhabbet ne lazımsa yürümüş.
Bir gönül rehberi
tutmuş kendine boyun kırmış, gönül iklimine uçmuş. Kişiliğine derin izler
vurmuş Şeyhi Abdülhakim Arvasi Hazretlerinden.
Belki de kurtuluş gelenek içinde bulunarak olabileceğini
göstermiştir alnı kırış kırış olmuş bu adam.
Onu rahmetle ve özlemle anıyor, talebelerinin yüklendiği
kutsal davanın başarıya ulaşmasını temenni ediyoruz.