III. Zekatın Verileceği Sekiz Sınıf: Kur'an-ı Kerim'de zekatın verileceği sekiz sınıf şöyle sıralanmıştır: "Zekatlar ancak fakirlerin, miskinlerin, zekat toplama işinde çalışanların, kalpleri İslam'a ısındırılmak istenenlerin, kölelerin borçluların, Allah yolunda cihad edenlerin ve yolda kalanların hakkıdır. Bu, Allah tarafından farz kılınmıştır."(16)

Abdullah b. Abbas (r.anhüma)'dan nakledildiğine göre, Hz Peygamber, Muaz b Cebel (r.a)'ı Yemen'e vali olarak gönderirken ona şu emri vermiştir:"Eğer onlar zekatın farz olduğunu kabul ederlerse, zekatı oranın zenginlerinden alıp, yine oranın fakirlerine ver."(17)

Allah elçisinin Muaz (r.a)'a verdiği bu talimat ve Kur'an-ı Kerim'deki, "Ey Muhammed! Onların mallarından zekat al."(18) ayetinin anlamı dikkate alınınca, zekatın İslam Devleti tarafından müslümanların zenginlerinden alınıp fakirlerine harcanması gereken "Bir sosyal denge vergisi" olduğu sonucuna varılır. Nitekim dört halife döneminde zekatın devlet eliyle uygulanışı bunu gösterir.

Osmanlı Devleti doneminde genellikle mescidler çevresinde oluşturulan "Avarız Vakıfları" yoluyla mahalle zenginlerinin zekat ve yardımlarının, düzenli bir şekilde yoksullara ulaştırıldığı bilinmektedir. Diğer yandan günümüzde Malezya'da 12 yıldan bu yana isteyen zengin müslümanların zekatlarını "Zekat vergi makbuzu" karşılığında vermesi uygulaması getirilerek Maliye Bakanlığı eliyle fakir kesime önemli bir fon aktarması sağlanmıştır. On yıllık uygulama sonunda % 47 olan fakirlik oranının % 17'ye düşürüldüğü belirlenmiştir."(19)

Zekat verilecek kimsenin müslüman olması yanında yoksul, borçlu, Allah yolunda cihad yapan kişi veya yolda hırsızlık, trafik kazası geçirme gibi bir yolla sıkıntıya düşen bir kimse olması da gereklidir.

Zekatı buna ehil olan hısımlara vermek daha faziletlidir. Şöyle ki: Önce muhtaç olan erkek veya kız kardeşlere, sonra bunların çocuklarına, sonra amca ve halalarla bunların çocuklarına, sonra dayı ve teyzelerle bunların çocuklarına ve daha sonra diğer zevi'l erham denilen hısımlara vermek daha faziletlidir.

Hz. Peygamber (s.a) hısımlara tasadduku teşvik ederek şöyle buyurmuştur: "Yoksullara verilen sadaka bir sadakadır. Hısımlara verilen sadaka ise iki sadakadır. Biri sadaka, diğeri akrabaya iyilik"(20)

Bununla birlikte bir kimse menfaati kendisine döneceği için zekatını karısına, usul ve furüna yani, anne, baba, dede, nine, oğul, kız ve torun gibi, yoksul düştüklerinde kendilerine nafaka vermekle yükümlü olduğu hısımlarına veremez.

Ebu Hanife ile Hanbelilerde tercih edilen görüşe göre, bir kadın zekatını yoksul bulunan kocasına veremez. Çünkü bu takdirde zekat nafaka yolu ile kadına geri döner(21). Ebu Yusuf, İmam Muhammed, Şafii ve Malik'e göre ise, bir kadının yoksul olan kocasına zekat vermesi caizdir. Hz. Peygamber, İbn Mes'ud (r.a)'ın karısı Zeyneb (r.anha)'ya şöyle buyurmuştur: "Kocan ve çocuğun tasadduk etmeye en layık olan kimselerdir."(22) Ancak bir erkeğin, eşinin zekatına güvenmesi yerine gelirini artırmaya çalışması ve gerektiğinde borçlanması hedef olarak alınmaktır.

Dipnotlar: 16) et Tevbe, 9/60 , 17) Buhari Zekat, 1, Müslim, iman, 29, Ebu Davud, Zekat, 5, Nesai, Zekat, 46 18) et Tevbe. 9/103, 19) İslam Ekonomisi, Finans Kurumları ve Muhtemel Gelişmeler" Sempozyumu, 1994 Ankara Moteli 20) Tirmizi, Zekat, 26 Nesai Zekat 22 82, 21) el-Kasani, a g e II, 40, İbn Abidin, Redu'l-Muhtar, Mısır, t y, II, 87 , 22) Ebu Davud, Zekat, 44, bk Talak 19