Bu işin cılkı çıktı iyice, neredyse hiçbir meseleyi gerçek zemininde ve gerçeklere dayalı olarak konuşamaz olduk. Gerçekler her gün algılarla boğulmaya çalışılıyor.

İnternet yollu, sosyal medya soslu algılar zihinlerimizi işgal ediyor, düşüncelerimize pranga vuruyor. Zavallı çağdaş(!) insanlık, "özgür düşünce" adı altında, belli kalıplar içinde düşünmeye alıştı iyice.

Zavallı biz; medya nasıl buyurursa öyle düşünüyoruz, "Allah ne buyurmuştur" diye sormaz olduk.

Zavallı biz; Sosyal medya bu komuda ne diyor ona bakıyoruz, Peygamberimiz bu konuda ne demiş umursamaz olduk.

Zavallı biz; Batı medeniyeti olaylara nasıl yaklaşıyor onu takip ediyoruz, Türk - İslam medeniyeti, yani bizim medeniyetimizin bakış açısını umursamıyoruz.

Hatta Türk - İslam medeniyeti diye bir medeniyetimizin olduğunu bile inkar edecek noktaya doğru sürükleniyoruz.

Biliyorum, toplumun tamamı böyle değil, fakat genel durum ve gidişat bu yönde diye gözlemliyorum, umarım ben yanlış gözlemliyorumdur, yanlış değerlendiriyorumdur.

Zavallı biz; sanal(yalan)dünyayı cennet sanıyoruz, onunla mutlu olacağımızı sanıyoruz, fakat gerçek cennete ulaşmak için geçmemiz gereken ilahi imtihanı pek umursamıyoruz.

Zavallı biz; bize dayatılan fikirlere mahkum olurken, bir yandanda bize dayatılan tüketim çılgınlığının pençesinde debelenirken, her geçen gün aile, komşu, akraba, dost denilen değerlerle birlikte huzurumuzu kaybederken, sorunlarımızın gerçek nedenlerini sorgulamamıza dahi fırsat bulamıyoruz.

Zavallı biz; kör aşıklar gibi peşine takıldığımız, hayranı batı kafasından medet umuyor, dünyanın asıl sorununun şeytani anlayışı esas alan batı kafası olduğunu görecek basireti gösteremiyoruz.

Dünyadaki sömürü düzeninin, savaşların, terörün, işgallerin, ahlaki çöküntünün batının dünyevi hırslarından ve uyduruk "izm" lerinden kaynaklandığını söylemeyi bırakın, söyleyenlere bile tahammül edemiyoruz.

Zavallı biz ; Algılar bizi öylesine kıskacına alıyor, medya bizi öylesine yönlendiriyor ki millete ihanet ettiği için hapiste olan hainlere empati yaparken, millet ve vatan uğrunda canını veren şehitlerimizin ailelerine empati yapmayı aklımızın ucundan geçirmiyoruz.

Zavallı biz; medyanın öyle kölesi olmuşuz ki, medyada yer alan ve çoğunu pkk-fetö ve benzeri yapıların yaydığı haberlere hiç sorgulamadan inanıyoruz fakat devletimizin kurumlarının verdiği bilgilere inanmıyoruz.

Zavallı biz; sıvıyağın fiyatı uykularımızı kaçırıyor fakat ülkemize kurulan kumpaslar, ülkemize karşı beslenen terör örgütleri, o terör örgütleriyle iş tutanlar bizi hiç rahatsız etmiyor.

Bu akıl tutulması değil midir, nirmal midir, anlaşılabilir bir şey midir? Az konuşup çok düşünerek cevap vermemiz gereken sorular.

Zavallı biz; medya o kadar esir almış ki duygularımızı, adı bilmem ne olan bir yarışmadan duyduğumuz heyacanı veya mutluluğu, ülkemizin, çocuklarımızın geleceğini ilgilendiren başarılarda duymuyoruz. Hatta o başarıları çoğumuz duymuyoruz bile, zira egemen medya duyurmuyor bunları.

Neyi ne kadar isterse o kadar duyuran toplum mühendisleri neye sevinip neye üzüleceğimizi bike kendileri belirliyor, ellerindeki medya aracılığıyla.

Zavallı insanlık; Çağdaşlık kılıfı ve narkozuyla inancını ve değer yargılarını kurban veriyor.

Zavallı insanlık; Özgürlük maskesine özgür düşüncesini kurban veriyor.

Ne mutlu batıya aşık olmayan, şeytani akımlara kapılmayan, tüketim çılgınlığına esir olmayan, medyayı peygamber edinmeyen insanlara.

Ne mutlu inancıyla ve kültürüyle gurur duyan, olaylara inancının ve kültürünün ilkelerini referans olarak alabilenlere.

Ülkenin de, dünyanın da kurtuluşu bu şekilde yaşayanlar sayesinde mümkün olacaktır. Gerçek budur, medya algılarının canı cehenneme.