Geçenlerde sosyal medyaya Almanya başbakanı Angela Merkel'e ait olduğu söylenen ve özellikle Müslümanların üzerinde düşünmesi gereken bir açıklama vardı.Angela Merkel'e ait olduğu söylenen açıklama şöyleydi:"Hindistan ve Çin de 150 den fazla Tanrı,800 den fazlada Din var.Buna rağmen bir çatışma ve kan dökme yoktur.Oysa Müslümanların Allah'ı bir,Peygamberi bir,Kitabı bir,Kıblesi bir olmasına rağmen öldürende 'Allahu Ekber diyor ölende."

Gerçekten Müslümanlar için çok düşündürücü bir açıklama.Angela Merkel bir Hristiyan olduğu için belki şu ayrıntıyı bilmiyor olabilir.Hani demişti ya "...Oysa Müslümanların Allah'ı bir,Peygamberi bir,Kitabı bir,Kıblesi bir...".Bu cümle üzerinde biz Müslümanlar olarak düşünmek zorundayız. "Müslümanların Allah'ı bir,Peygamberi bir Kitabı bir,Kıblesi bir" doğru. Ama acaba Kendilerine Müslümanım diyen ve birbirlerini vuranların Peygamber anlayışı bir mi?

Kendilerine Müslüman adı veren bu grruplar Peygamberi ne kadar tanıyorlar? Peygamberin hayatını ne kadar biliyorlar? Peygamberin ahlakıyla ne kadar ahlaklanmışlar ve Peygamberin Sünneti denince ne anlıyorlar?

Bu gruplar Peygamberin yaptıklarını taklit mi ediyorlar yoksa örnek mi alıyorlar?

Peygamberin sünneti denince Peygamberin giydiği ayakkabıyı giymeyi mi anlıyorlar yoksa,O'nun ahlakını,merhametini,ailesine ve çevresine karşı olan sevgisini,fakir fukarayı gözetmesini,komşusuna,akrabalarına karşı şefkatını mı anlıyorlar?

Kendilerine Müslümanım diyen bu grupların Kur'an'a karşı duruşları ne durumda?

Büyük şair M.AkiF ERSOY'un:

-"Doğrudan doğruya Kur'an'dan alıp ilhamı, Asrın idrakine söyletmeliyiz İslamı."dediği gibi acaba bizler direkt Kur'an'dan mı ilham alıyoruz yoksa bağlandığımız kişilerin bakış açılarıyla mı Kur'an'ı anlamaya çalışıyoruz?

Bugün medeni olduğunu iddia eden ama aslında deni (aşağılık) olan Batı Devletlerinin geçmişte ne kadar cahiliye hayatı yaşadıklarını ve ne kadar kan döktüklerini öğrenmek için çok uzaklara gitmeye gerek yoktur.Hatta uzun ömürlü (henüz hayatta olan) bir insanın bile onların halini gördüğünü söyleyebileceğimiz kadar yakın tarihe kadar cahil ve kan dökücüydüler.

Ancak gel gör ki onlar o hallerinden kurtulurken ellerindeki cehalet yumağını İslam topraklarına attılar. Kendilerine Müslüman adı veren insanlar Kur'an ve Sünnetten uzaklaştılar.Bunun yerine "yorum farkı" adı altında akla hayale gelmeyen hurafeler ve yorumlar eklediler.Yunan felsefesinin esiri oldular,Hint mistitizminin alıcısı oldular.Hint fakirliğini meziyet kabul ederek "bir hırka bir lokma" anlayışıyla Müslümanları dünyadan kopardılar.Hal böyle olunca başkaları dünyaya sahip oldu ve Müslümanları da ellerinde oynatmaya başladılar.

Bu nasıl bir yorum farkı ki birine göre veli olan bir insan diğer gurubunun nezdinde deli ilan edilebiliyor?

Bu nasıl bir yorum farkı ki aynı dine inanan iki gurup birbirinin canına kıyabiliyor?

Bu nasıl bir yorum farkı ki birinin "OLUR" dediğine diğeri "OLMAZ" diyor.

Kur'an'ı ve Sünneti tahrif edemediler.Ancak yorum farkıyla anlamlarını değiştirdiler.

Önce ,"Siz düşünmeyin biz sizin yerinize düşünüyoruz "diyerek aklımızı çaldılar.

Daha sonra "Ölü yıkayıcının önündeki ölü gibi ol" diyerek sorgulama,düşünme ve dolayısıyla ilmi yeteneğimizi aldılar.

Daha da sonra İslam ile yakından uzaktan alakası olmayan hikaye ve hurafeler uydurup,inancımızı buna göre şekillendirdiler.

Bir sonraki safhada dünyayı başkasına bırakma adına dünyadan el etek çektirdiler."Falanca kişi Kadı idi,Padişah idi ancak şununla tanışınca mevki makamı bırakıp kendini ibadete verdi" gibi hikayelerle önemli mevzileri başkalarına kaptırdılar.Oysa Kur'an Dine hizmet için olan hiçbir makamı ret etmediği gibi en yüksek makamı istememizi emrediyor:

Hz.Süleyman'ın(as) diliyle başkasının ulaşamayacağı makamları istemenin öneminden bahsediyor:" Süleyman, "Ey Rabbim! Beni bağışla. Bana, benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir mülk (hükümranlık) bahşet! Şüphesiz sen çok bahşedicisin!" dedi.(Sad,35).

Ve geldiğimiz nokta İslam ülkelerinin geri kalmışlığı,fakirlik ve fukaralığın merkezi, tembellik,kan gölüne dönüşmesi ve yaşanamaz hale gelmesi.

Ben Angela Merkel'in yerinde olsaydım konuşmamı şu soruyla tamamlardım.

-"Neden Müslüman göçmenler Mısır'a,Libya'ya Afganistan'a gitmeye çalışmıyor da Almanya'ya İtalya'ya,Fransa'ya v.b yerleşmeye çalışıyorlar?"