Saygı ve rahmetle..Bu hapsolmuşluk duygusu, Bu 3-5 metrekare yaşam. Ve bu ne yana gitsen eğleyemediğin, unutamadığın yalnızlığın..

Gecikenlerin, Toprakla randevu bekleyenlerin, Dünyaya sığıntı olanların bildik kaderi..

Geçmiş zaman muhabbetlerinde tükendi mi, tüm kelimeler?.. Artık ne sır dolu bakışlar ne yeniden bir araya getirilebilecek notalar.

Bakışlar yoruldu, yüzler soldu, güfteler unutuldu.. Artık tanımadığın ayak sesleri, Ve hiç çalmayan kapılar..

Yetinmeyi öğretti yıllar; Bazen yutkunmayı, hoş görmeyi, boş vermeyi ve en çok beklemeyi.. Hep beklemeyi.. Neyi?..

Sabah ezanları artık sıradanlığın habercisi..Artık sadece yalnızlıklar, hüzünler kaldı geriye ezanla uyanan.. Keşkeler, tühler, ahlar vahlar arasında yaşamadan yaşanan zaman...

Unutulmayanlar duvarlara kiracı, anılar odalara..Artık pek görmeyen gözlerimle beraber yokalan yeşil, Susan kulaklarıma inat gürültü..

Artık yalnız bir damla renk, Ve dostluk az şekerli kahve tadında, taa eskilerden kalma...Ve biterken artık herkes yalnız kendisidir.

Biterken herkes bir dost arar. Ve biterken herkes en çok yalnızlığı yaşar...

SANATCIYI ANIMSADINIZ AMA HÜKÜMDARI ANIMSAMADINIZ

Nazım Hikmet'in Bursa Cezaevi'nde tutsaklık günleri. Koğuş arkadaşlarını okumaya yazmaya yönlendiren Nazım, aynı zamanda cezaevi yönetimine de yardım etmektedir. Cezaevi denetimine Adalet Bakanlığı'ndan bir müfettiş gelir. Bir kaç gün denetim yaptıktan sonra müdüre:- Nazım da buradaymış, çağır da görelim nasıl biridir? der.

Nazım'i odaya getirirler. Müdür koltuğuna iyice kurulan müfettiş Nazım'ı tepeden tırnağa süzer ve: -Demek Nazım sizsiniz, der.

Nazım'a oturması için yer göstermez. Kısa bir konuşma sonrası, gidebilirsiniz,der. Nazım tam kapıdan çıkarken durur ve müfettişe: -Ömer Hayyam adını duydunuz mu? diye sorar.

Müfettiş hemen atılır: -Kim duymaz Hayyam'i. Nazım: -Hayyam zamanında İran hükümdarı kimdi? diye sorar.Müfettiş şaşırır.Nazım konuşmasını sürdürür, görüyorsunuz sanatcıyı anımsadınız ama hükümdarı anımsamadınız.

Yıllar sonra beni dünya anımsayacak ama dönemin Adalet Bakanı'nı ve sizi kimse anımsamayacak, der çıkar. Müfettiş yaptığı yanlışı anlar, Nazım'ı geri çağırır ama Nazım koğuşunun yolunu tutmuştur. Sahi, o dönemin Adalet Bakanı kimdi?