Orta yaşlı Öğretmen çok sevdiği öğrencileriyle o gün Tefsir dersinde Maun suresini işleyecekti.Konuyu hazırlayan öğrencisi çok güzel bir sunum hazırlamıştı.Maun suresinin ilk ayetlerinin anlamını vererek sunumuna başladı.

-"Dini yalanlayanı gördün mü?

-İşte o,yetimi itip kakar,

-Yoksulu doyurmaya teşvik etmez".

Surenin ilk ayetlerinde geçen "Yetim" ve "Yoksul" kelimeleri orta yaşlı öğretmeni eskilere götürdü.Çünkü kendi hayatı adeta iki bölümden oluşmuştu:

-Lise yıllarına kadar olan orta halli bir hayat,

-Lise'den sonra Yetim ve Yoksul bir hayat.

Orta yaşlı öğretmen ilk ve orta okul yıllarını hatırladı.Kendisi orta gelirli bir ailenin çocuğuydu.Babasını ve annesini düşündü.Hayır yapmayı seven bir anne ve babası vardı.Cuma akşamları babası, cebindeki kağıt paraları minderin üstüne dizerdi.Onların içinden o zamanın para birimi olarak onluk,yirmilik ve ellilik olarak ayırır sonra kendisine o paraları yetim ve yoksul ailelerin evlerine götürmesini isterdi.

Orta yaşlı öğretmen çocuk iken para vermek için gittiği o yoksul ve yetimlerin evlerini,yaşayışlarını,yoksulluklarını görür etkilenirdi.

Babasının verdiği paraları dağıttıktan sonra bu kez de annesinin pişirip dağıtmasını istediği evlere yemek götürürdü.Gördüğü manzaralar onu derinden etkilerdi.Hatta büyüdüğünde de etrafındaki insanlara "yardımlarınızı bazen çocuklarınız aracılığıyla dağıtın ki ilerde onlarda etkilensin" derdi.

Orta yaşlı öğretmen İmam-Hatip Lisesine yazılacağı sene babasını kaybetmişti.Durumları pek iyi değildi.Daha önce uzaktan gördüğü Yetim ve Yoksulluk bu kez kendisi için gerçekleşmişti.

Orta yaşlı öğretmen Lise ve Üniversite yıllarında kendisine ve kendisi gibi insanlara yapılan yardım şekillerinin onur kırıcı şekilde yapıldığını görmüştü.Eğer bir gün kendisi hayır yapacak olursa onların bu gurur kırıcı metotları gibi yapmayacaktı.Çünkü yapılan yardımlar gizli olması gerekirken herkes görsün dercesine bazen reklam amaçlı yapılıyordu.

Örneğin,yoksul öğrencileri mağazalara götürüp "şu masanın üstünde yığılı olanlardan alacaksınız,raflardan almak yok" demeleri var ya ne kadar onur kırıcı idi.Acaba o raftakileri giyenler kimlerdir? diyerek hep iç çekerek özenirlerdi.

Orta yaşlı öğretmen göreve başladığı dönemlerde gazete ki bir haber dikkatini çekmişti.Gazete,"Birleşmiş Milletlerin Afrika'ya ilaç yardımı yaptığını ancak daha sonra ilaçların tok karına alındığını fark ettiklerini" yazmıştı.Afrika açtı.Aç karına ilacın faydası pek olamazdı.Bu örneği kendi mesleğine uyarladı ve kendi kendine şöyle dedi:"Ders bir ilaç gibidir.Ancak aç karına ders anlaşılmaz".

Orta yaşlı öğretmen göreve başladığı zaman eski günlerini hiç unutmadı.Annesinin ve babasının hayırseverliğini hep hatırladı.Onlar gibi olmak istiyordu.Görev yaptığı okulda aç ve ihtiyaçlı çocuk olmasın istiyordu.Ve öylede yaptı.Her ne kadar ilk zamanlar "bu kadar ihtiyaçlı çocuklara tek başıma nasıl yardım edebilirim" diye düşündüyse de Rabbim vesileler halk ederek onu darda bırakmadı.Çünkü o babasından hep şunu duyardı:

"Eğer siz görünmeyene inanırsanız, Allah size başkasının göremediği gösterir". Gerçekten de hep böyle oldu.

Orta yaşlı öğretmen uzun uzun daldığı hatıralarından aniden uyandı.O arada Öğrencisi de Maun suresini bitirmek üzere son ayeti okuyordu:

-"Hayra da mani olurlar".Parayı sevenler,paradan başka derdi olmayanlar,başkasının derdiyle dertlenmeyenler.İçimizdeki ve dışımızdaki engeller,maniler...