Yeniden aslımıza rücu ettik, eh mesleğimiz eğitim işi olunca, yazdıklarımızın çoğunluğu da eğitime dair oluyor. 16 Mart 2020'den beri öğrencilerimden uzak kaldım, onları çok özlediğimi ifade etmek istiyorum. Okuluma gidiyorum, okulum orman içinde, yeşillik ve çiçekler envaiçeşit, oksijeni bol, insan içine çekince sanki ciğerlerinde rüzgar esiyor ama gel gör ki bütün bu güzellikler hiçbir şey ifade etmiyor, okul öğrenci olunca güzel oluyor. Öğrencilerimi o kadar çok özledim ki, özlemlerimi açık açık dile getirdiğim zamanlar oluyor, çalışma arkadaşlarıma. Hani şu yaramaz dediğimiz hemen hemen her gün konuşmaya çalıştığımız, toplumun kabul ettiği normlarda davranış göstersinler diye uğraştığımız öğrencilerimiz var ya, ne kadar çok özlediğimi anlatamam. Ah ah keşki onlar yine olsa, şu kapıları tekmeleseler, şu bahçede birbirleriyle yaramazlık yapsalar, birbirlerine gülseler, bazen de üzüldüklerinde ağlasalar ve onları ben yine karşıma alsam onlarla doyasıya konuşabilsem. Bazen bir öğretmen, bazen bir baba, bazen bir abi, bazen bir amca olsam. Ah ah öğrencilerimi çok özledim, öğrencilerim keşki okulumda olsa.

Bu süreç umuyorum ki acısıyla, üzüntüsüyle bitecek. Öğrencilerimizle buluşacağız, buluşacağız ama hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, ta ki dünya üzerinde 1 tane dahi Covid-19 bulaşmamış hasta kalmayıncaya kadar. Covid-19 lu günlerde eğitim ortamlarının fiziksel yapıları çok çok önemli olacak. Eğitim yöneticileri, stratejik planlamalarını ve stratejik uygulamalarını Covid-19 gerçeğini görerek yapmaları gerekiyor, bu bir zorunluluk. Bu yazımda biraz da ülkemizin eğitim gerçeklerinden bahsetmenin yerinde olacağını düşünüyorum. Milli Eğitim Bakanlığı ülkemizin her bir noktasını titizlikle inceleyerek insan kaynağı portföyünde hangi branşlardan öğretmen ihtiyacı, hangi branşlardan öğretmen fazlalığı var, tespit etmeli, haftalık ders programlarını geçici olarak insan kaynağı portföyüne göre yeniden belirlemelidir.

2020-2021 Eğitim öğretim yılında 4+4+4 ucube sistemi nedeniyle özellikle 9. Sınıf bazında öğrenci yığılımı 1/3 oranında daha fazla olacak. Bu fazlalık eğitim sistemini hem fiziksel, hem insan kaynağı, hem de araç gereç bakımından ciddi anlamda zorlayacak gibi görünüyor. Malum süreç nedeniyle birçok özel okul kapandı ve kapanma noktasında olanlar var. Covid-19 nedeniyle bir çok sektörün vergi ve sigorta ertelemesiyle ilgili yasa çıkarıldı, bu yasayla birçok sektöre vergi ve sigorta ertelemesi yapıldı ancak eğitim sektöründen gelen bir bakanımız olmasına rağmen özel öğretim kurumları bu yasaya dahil edilmedi. Oysaki bu süreçten özel öğretim kurumları diğer sektörlere göre daha çok olumsuz etkilendi. Özel öğretim kurumlarının, vergi ve sigorta yükümlülüklerinin ertelenmesi için gerekli mevzuat değişiklikleri derhal yapılmalı, özel öğretim kurumlarının bir nebze olsun nefes almalarına imkan verilmeli.

Devlet okullarının fiziki yetersizliklerinin çok üst düzeyde olduğunu söylemek için müneccim olmaya gerek yok, bu aşamada özel okulların kapasiteleri devreye sokulabilmeli. Bunun alt yapısı mevcuttu ancak adil değildi. Şöyle ki asgari ücretle çalışanlara eğitim desteği çıkmazken maalesef iş adamalarına çıkıyordu. Eğitim desteği standartları kişilerin yıllık net kazançlarına göre değil de öz varlıklarına göre yapılabilirse hem adaletsizlik ortadan kalkmış olur hem de özel okulların kapasiteleri optimum düzeyde kullanılmış olur.

Gün tasarruf günü, el ele verilerek bu kaotik ortamdan çıkılabilir. Milli Eğitim Bakanımız göreve gelir gelmez ilk işlerinden biri özel okullara yapılan eğitim desteklerinin kaldırılması oldu. Bu o zaman ki konjektörde doğru olmuş olabilir ama şu an için bu kararın gözden geçirilmesi gerektiği ap açık orta da. Madem eğitim desteği iptal oldu, Bakanımızdan bir şeyin daha yapılmasını arz ediyorum, ücretsiz ders kitaplarının dağıtımına da derhal son verilmeli çünkü ücretsiz ders kitapları gerek içerik, gerekse kazanımlar bakımından öğrencilerin ilgisini çekmiyor. Böyle olunca da ücretsiz ders kitaplarının yanına yardımcı kaynaklar alınmakta. Bu eylemler ile hem veliler, hem de devlet iki yönlü masraf yapmış oluyor. Yine ücretsiz dağıtılan ders kitapları, her yıl geri dönüşüme gönderiliyor ve olabildiğince israf yapılıyor. Bu israfa bir an evvel dur denilmeli, ücretsiz ders kitapları uygulamasına derhal son verilmeli. Söz tasarruftan açılmışken başka bir konuyu da dile getirmenin yerinde olacağını düşünüyorum. Engelli bireylerin eğitimleri için yaş şartına bakılmaksızın eğitim desteği verilmekte. Bu konu özellikle bazı rehabilitasyon merkezleri tarafından suiistimal edilmekte. Bu suiistimali engellemek ve engelli bireylerin gerçek anlamda eğitim almalarına yönelik destek eğitim verilmeli. Örgün eğitim kurumlarında akranlarıyla birlikte eğitim gören engelli öğrencilere grup eğitimi yerine bireysel eğitim ile ilgili destek verilmeli. Bunu yapmakla engelli öğrencilerin daha etkili eğitim almaları sağlanmış olur.

Yukarıda saydığım bütün varsayımlar ciddi anlamda değerlendirilmeli ve eğitim stratejileri buminval üzerine yapılmalı diye düşünüyorum. Nice sağlıklı, nice mutlu hayatlar dileklerimle.