Liseli bir grup genç, kendileri hakkında yazılmış olan bir köşe yazısına takılıp kalmışlardı. "Kapatın Göbeklerinizi" isimli yazı kendileri için çok mantıklı uyarılar içermesinin yanında tatlı bir üslupla yazılmıştı. Yiğidi öldür hakkını ver, diyen sözü hatırlamışlardı adeta.

Aslında köşe yazısının "en tehlikeli" ya da "en acıtıcı" yanı, "haklı" oluşunda yatıyordu. İçinde bulundukları toplumda yani İnegöl gibi bir şehirde, tepki alabilecek olmasına rağmen akranlarının öyle gezmeleri bir cesaret ve özgürlük göstergesi olarak algılanıyordu. Ama daha çok özenti de vardı. Her ne olursa olsun sınırsız özgürlük adına aşılması gereken bir basamak mahiyetini taşıyordu krop giyip gezmek.

Artık böyle giyinince kimse yasaklayıcı, ayıplayıcı bir uyarı yapamazdı. Çünkü kimsenin kimseye karışmaması, başına bir bela alıp almaması ya da vereceği karşılığa güveniyor olması... Her durum gençlerden yana idi ta ki bu yazıyı okuyuncaya kadar.

Bir uyarı yapacak olsalar "sen kimsin ki anam değilsin, babam değilsin" deyip milletin ağzını tıkayacak kelimeler, ters yüz edilip yüzüne çarpılmıştı ya da çarpılacaktı. Annesi ve babasıyla çatıştığını onca konu varken bu kıyafet meselesinde sorun çıkaracaklarını hiç zannetmiyordu. Evet, doğru söylüyordu köşe yazarı, nice kavgalardan, ağız dalaşmalarından, bağrışmalardan sonra bu "göbeği açık kıyafeti" tartışması alevlenmeden sönmüştü.

Bir de arkadaşlarının "oğlum ağzın süt kokuyor, git sütünü iç yat!" gibi baskılarla sigaraya başlayan çocuk misali arkadaşlarının gazına gelmişti. Kimsenin onu bir "ezik" olarak görmesini istemezdi.

Fakat o köşe yazısında derinlemesine etkilendiği nokta, bu göbeği açık kıyafeti kendi arzusu ve isteği ile seçmediğini, bazı insanların öngörüsü ile üretilip pazarlandığını ve kendisine zorla giydirildiğini fark etmiş olmasıydı. Bu zorlama biçimi eskiden bilindiği gibi bir yöntem değildi. "Benim isteğim, benim arzum, benim beğenim..." dediği bu kıyafet aslında başkalarının (stilistlerin, modacıların vb. toplum mühendisliği yapanların) ölçüp biçip ve üzerine sosyal baskıyla (hayır, reklamla) giydirdiği kıyafetti. Hele bir de "herkes istediğini giyer..." kalkanının ardına saklanınca kimse bir şey diyemez, demişlerdi.

Lakin aklına "neden biz yeni bir stil üretmiyoruz, neden biz tasarlanıyoruz da başkalarına giydiremiyoruz" diye bir düşünce takılıverdi. Kendisi bir sonraki moda olabilecek kıyafeti tasarlamaya çalıştı. Evet, kendi stilini kendisi tasarlayacaktı. Niye olmasındı ki!

Birkaç kişinin üzerinde görmüştü bir paçası siyah bir paçası beyaz bir pantolon. Garibine gitmişti ilkin ama gördükçe aşina oldu, alıştı. Daha önce diz kapağından yırtık pantolonlar görmüştü daha sonra diz kapağı ile bel arasında parçalanmış pantolonlar gördü. Şimdi biraz bolca kotlar çıkmıştı bir de parça parça siyahlı grili pantolonları gördü.

Görmediği bir şey vardı ya da kendisinin tasarladığı bu grili siyahlı pantolonun siyah olanı şort gibi kesilip diğerini topuklara kadar uzatılması acaba moda olabilir miydi? Absürt olması hiç önemli değildi. Çok saçma sapan bir şey olması da önemli değildi İnsanların ilk gördüğünde garipseyecek veya gülebilecek olması hiç önemli değildi... Nasıl olsa patentini alıp seri üretime geçince herkes vitrinlerde, tezgahlarda bu ürünü göreceklerdi ve yeni modaya "merhaba" diyecekti.

Bu kanaatini bir arkadaşına açtığında o da önceden farklı bir şey düşünmüş olduğunu söylemişti. Hem kışkırtıcı hem de provoke edici bir stil olsun tasarlamıştı: Göbeği açık, drop dedikleri kıyafetin üzerine bir başörtüsü gibi bir bez yerleştirmek. Pantolon yırtık pırtık, göbek ve göğüs üstü açık ama saçları görünmüyor.

Başörtüsü var, belki de daha önce birileri tasarlamış olabilir ama yaygınlaşmamış ya da ben görmemişimdir diyerek böyle bir tasarı ortaya koyalım, diye yeni stilini anlatmıştı cin fikirli arkadaşı. Milletin aklıyla alay eden son cümlesinj söyleyip noktaladı sözünü: "Nasıl olsa millet her şeyi giyiyor, adına yeter ki "bu senenin modası böyle" deyiver.

İki kafadar çizimlerine başladılar ve kısa zamanda diktiler kıyafetleri. Aynanın karşısında bir o tarafa bir bu tarafa dönüp kendilerine başkalarının gözüyle baktılar, yakışmış mı diye. Herkesten önce kendileri giyinip sokaklara çıktı. Ne tepkiler alacağını öğrenmek istiyordu zaten "sosyal deney" diye bir kavram sosyal medyada fink atıyordu. Bir sıkıntı olursa tekrardan bir tasarı yapabilirdi yeni bir stil çizebilirlerdi.

İnegöl halkının nasıl tepki vereceğini çok merak ediyorlardı. İşte sokak, işte yeni stilli gençler.