Yıllarca devletin koyduğu YASAKlarla baş etmek zorunda kalan bir anlayışın bugün YASAKçı konuma gelmesini anlayamıyorum. 89 yıllık Cumhuriyet döneminde devlet döviz bulundurmaktan, arabesk dinlemeye; kurban derisini istediğin kuruma, derneğe vermekten Kürtçe konuşmaya, Ezanı asli şekliyle okumaktan başı kapalı olarak askeri yemin törenlerine girmeye kadar her konuda YASAK uyguladı. Bu YASAKçı anlayışa karşılık halk da inadına özgürlüklerden yana oldu.

Bugün bayram kutlanmasını YASAK eden Tayyip Erdoğan, bundan 10 yıl öncesine kadar siyasi olarak YASAKlıydı. Onun mezun olduğu okullardan askeri liselere sonra da üniversitelere girişler YASAKlandı. Onun kızlarının başı kapalı olarak üniversitelere girmesi YASAKtı. Hatta hanımı GATA?ya kapalı halde giremedi zira YASAKlanmıştı.

YASAKçılığı kendine rehber edinmiş olan Türkiye Cumhuriyeti, bu YASAKların büyük bölümünü aştı. Fakat bu kez muhafazakar YASAKlama devri geldi. Önceki gün gereksiz yere ortalığın karıştığı olay, hükümetin yıllarca çektiği YASAKları, kendisinin uygulama aşkından kaynaklandı. Oysa ?Bana uygularsan ben de sana uygularım? anlayışının yerini, ?Biz YASAKlardan çok çektik. Artık özgürlükler ülkesi olmak istiyoruz? düşüncesi almalıydı.

Ben bayramların kutlanma biçimini eleştiren en az 5 yazı kaleme aldım. Şükürler olsun ki değişikliğe gidildi. Birçok bayram stadyumlardan kurtarıldı. Fakat Pazartesi günü ?Bayramları stadyumlardan kurtaracağız? diyenlerin Stadyumda bayram kutlarken, caddelerde kutlayanlara izin vermemesi anlaşılır bir durum değildi. Ekonomide laissez faire? anlayışı vardır. Ünlü iktisatçı Adam Smith?in bir sözüdür bu ?Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler, dünya kendi kendine döner? Ben de diyorum ki ?Bırakınız kutlasınlar, bırakınız yürüsünler, her konuya karışmak zorunda değilsiniz?