Toplumların kendine has gelenek, görenek ve değerleri var. Bu değerler o toplumu diğer toplumlardan ayıran en önemli özellik. Daha düne kadar 'Türküm doğruyum, çalışkanım, yasam; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak....' Diye devam eden öğrenci andımızı her sabah okullarımızın bahçesinde veya sınıflarımızda tek ağızdan ve tek yürekle söylerdik. Cemiyet konuşmalarında ' Oğlum biz millet olarak düşkünlere hep yardım etmişizdir, düşenin elinden tutar kaldırırız, düşene bir tekme de biz vuralım iyice çukura düşsün diye düşünmeyiz ve davranmayız.' Bu duygu ve düşüncelerle yetiştik, yetiştirildik. Peki, kötü mü oldu? Asla, toplumumuzun bu hasletlerinin olmasını ve devam etmesini canı gönülden istiyorum. Hayırsever insanlarımızın hayırlarını gördükçe içim içime sığmıyor ve onlara şükran ve minnet duyuyorum, aynı duyguyu devletimizin düşkün toplumlara yaptığı yardımlarda da yaşıyorum.

31 Mart 1492 tarihinde, evlilikleri ile İspanya'yı tek bir ülke olarak birleştirmiş olan Aragon'lu Ferdinand ve Kastilya'lı Isabella, ülkelerinin birlikteliğini daha fazla pekiştirmek uğruna, Elhamra Kararnamesini yayınladılar. Bu kararname ile Los Reyes Catolicos (Katolik Krallar) olarak tanınan Kral ve Kraliçe ülkelerinde oturan tüm Yahudilere altı ay içerisinde ya din değiştirmelerini veya İspanya'yı terk etmelerini emrettiler. Yahudiler için ülkeyi terk etmek daha değerli geliyordu, bu amaçla sığınabilecekleri bir yer arıyorlardı. İşte o sırada II. Beyazıt bir karar verdi. Osmanlı Devleti'nin kapılarını İspanya Yahudilerine açtı. Endülüs'ten gelen Yahudiler Osmanlının şefkatli kollarında huzur budu. Türkler Yahudileri sadece 31 Mart 1492 de kurtarmaz, ikinci Dünya savaşında da bazı Yahudi bilim insanlarının gaz odalarında ölmelerinin engellenmesi genç Türkiye Cumhuriyetine nasip olmuştur. Hitler, görevinin başında daha üç ayını doldurmadan, 7 Nisan 1933 tarihinde Devlet Memuriyetinin Meslek Olarak İfasına Yeniden Dönüş Yasası'nı çıkartır. Bu yasa, safkan yani aryan ırkından olmayanların yeryüzünden silinmeleri sürecin başlatmıştır. Rejim karşıtı olanlar sindirilmiş, işlerinden edilmiş, toplum yaşamından soyutlanmışlardır. İlmin nur'undan korkan tüm rejimler gibi bu rejimde de ilk hedef ilim ve bilim insanları olmuştur. Hitler rejiminin baskısından kaçmaya çalışan akademik kişiler kendilerine sığınacak limanlar aramaktaydılar. Türk hükümetinin kendisinin kovduğu kişilerle temas kurduğunu öğrenen Hitler 8 Mayıs 1933 günü Berlin'deki makamına öfkeyle gelerek "Benim ortadan kaldırmak istediğim bu Yahudi alayını Mustafa Kemal koruyamaz. Buna müsaade edemem." diye tehditte bulunur ve Atatürk'e "Bu komünist profesörleri ülkenize sokmayınız" diye mesaj gönderir. Hitler'in mesajı Atatürk'e iletildiğinde "Bir onbaşı beni cinayetlerine alet edemez" diyerek Türkiye'ye sığınmak ve Türk Üniversitelerinde görev yapmak isteyen bilim insanları ile ilgili işlemlerin hızlandırılması emrini verir.

Dünya varlığının vicdan ve adalet üzerine kurulması planlanmış olmalı ki, 'Adalet mülkün temelidir.' Denmiş. Bütün insanlık adaletin keskin ve hızlı olmasını beklemekte, böylece oluşabilen haksızlıklar en kısa sürede giderilmiş ve bir nebze insanların vicdanları ve ruhları huzura ermiş olacak.

Ülkemizde sebebi bilinmeyen bir nedenle Suudi Arabistan Devlet görevlileri bir cinayet işledi. İşlenen bu cinayetin vicdanları sızlattığı yönünde açıklama yapması gereken Filistin Devleti yetkilileri, Kral Selman ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman liderliğindeki Suudi Arabistan'ın, adalet ve ilke devleti olarak kalacağını söyleyerek, Suudi Arabistan'a destek verdi. Tarihte çok mağduriyetler yaşadığına inanılan, adaletin ve insan haklarının yanında durması gereken İsrail Devleti de maalesef Filistin Halkına kendisinin yaşadığı zulümlerden kat be kat daha çok zulüm yaşatmakta, zulüm konusunda yarışırcasına mücadele etmekte. Yine hakkın ve adaletin yanında en çok durması gereken Filistin yetkilileri de, Suudi Arabistan'ın işlediği insanlık suçunu görmezlikten gelerek, hakkın deği, güçlünün yanında durdu. Ne diyelim, vicdanlar sızladı ama diller doğruyu söylemedi, söyleyemedi. Özer YILMAZ