Ülkemizdeki yönetimin şartlarını bilemeyen ve beğenmeyen insanlar, özellikle gençler: "Bu ülkede yaşamak istemiyorum." diyerek yurt dışına gitmeyi talep etmektedir. Bu gençlere Ey Türk Gençliği" diye başlayan "Gençliğe Hitabe"deki bir cümle ile cevap vermek isterim aslında.

"Millet fakr ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir. Türk ve İstiklal ve Cumhuriyetini korumak için muhtaç olduğun Kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur."

Şimdi fark etmemiz gereken şey şu! Toplumda "yönetemiyorsun" algısını oluşturmak için her kesimi harekete geçirip özellikle derin ve geniş düşünemeyen tecrübesiz gençleri etki altına almak isteyerek taraftar toplanmaya çalışıyorlar. Gençleri fısıldıyorlar bu cümleleri.

Okullarımızda "dolar yükseliyor" ibaresi tekrarlanan nakaratı haline geldi. Bu memnuniyetsizliği dile getirmeye çalışan insanların yanında, "Bu ülkede yaşamak istemiyorum, çünkü ekonomi çok kötü ve adalet yok" diyenler de var.

İnsanoğlu genellikle düşüncelerini şekillendirirken dinlediği kişilerin ağzına göre yorum yapıyor. Ve o insanların sosyal medya üzerinde söylemiş olduğu cümlelerin tamamen haklı zannederek safça bağlanıyorlar.

Evet, sosyal medyada yapılan yorumların birçoğu sahte hesaplardan yapıldığı anlatılıyor. Yine ben de bunu sosyal medyada dinlediğim birinden aktararak söylüyorum. Yani sosyal medyadan öğrendim.

Öyleyse belki şunu daha net ortaya koyabiliriz sosyal medya bir savaş alanı... Bu savaş alanında ölenler, yaralananlar ve zafer ulaşanlar da olacaktır. Bu savaş alanı çok yönlü gibi görünse de yine malum iki yönlüdür: dost taraf ve düşman taraf...

İnsanın öğrendiklerine göre davranması oldukça mantıklı bir tutumdur. Lakin öğrendiklerinin doğru olup olmadığını tartılması... İşte o apayrı bir mevzu. Bilgisine, inancına, örfüne, adetine, tabiatın, hakikatlerine uygun olduğuna bakan ve araştıran bir kişi daha doğru karar , diye düşünüyorum.

Milletlerin ve devletlerin hayatında her zaman işler, iyi gitmeyebilir; problemler çıkabilir. O zaman inandığı dava uğruna mücadeleye giren ve doğru bir yöntemle hakk haykıran insanların yanında olmak vicdani bir görev olarak kendini hissettirir.

"Bu ülkede yaşamak istemiyorum" deyip de etrafa olumsuzluk pompalayan fikirler, kanaatler, gençlerin kafasını kurcalıyor.

"Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı... Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı..

Bu gibi dizeleri gür bir sesle okuyanların, bu vatana sahip çıkması lazımken, milletin derdiyle dertlenmek lazımken... Sabretmek gerekirken, Pılını pırtını toplayıp başka ülkeye gitmek... Oralar daha iyiymiş gibi göstemeye çalışmak ne kadar doğrudur?

Okumak için, iş için ya da başka kendini geliştirmek için gidebilirsin... Onlar her zaman kıymetlidir. "İlim Çin'de de olsa alın" buyurmuş Peygamber Efendimiz (sav).

Ama vatanın sorumluluklarını, yerine getirmemek maksatlı bir kaçış anlayışı veya daha rahat, daha haz dolu bir hayat anlayışı için vatandan kopmak... İşte o maalesef iyi bir şey değil.

Millet fakr ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş ololabilir. Ki asla öyle değil. Fakat bu anda bile damarlarında akan kanın sana vereceği fikir kaçmak değil... Direnmek, dik durmak ve savunmaktır. En azından ben böyle düşünüyorum.

Gidebileceğimiz başka bir vatanımız yok, bağrında şehadet şerbeti içip toprağında rahat uyuyabileceğimiz başka bir toprak parçası da yok. Din için, millet için, bayrak için, vatan için gayretini ortaya koyan tüm gençlere de selam olsun...