Ne de kolaydır yazmak... Otur masa başına ekrandan okuduğu haberler üzerine bas tuşlara... Satır satır, kelime kelime dökülsün anlamlar... Sen de bir şey yapıyormuşsun gibi davran...

Evet, kolaydır belki bunları yazmak... Ya suçlamak, o zor mudur? He ya bir suçlu mu arıyoruz memlekette. Yukarıdaki sözleri kim, kime söylese hakkı vardır diyebiliriz. Bence ne suçlamak lazım, ne de suçlu aramak...

Destanları tarihten okumak yerine gazetelerden okumalıyız artık. Günümüzde nice güzel insanlar nice güzel işler yapıyorlar. Kurtuluş savaşından beri biz bu işi yapıyoruz. Yani vatanımızı koruyoruz.

Evet, ocaklarına ateş düşenler, yüreklerini acıların kavurduğu onca ailemiz var. Ancak orada mücadele eden askerimiz, polisimiz bizim bilmediğimiz kahramanlıklar yapıyor ve dünya milletlerine insanlık dersi veriyor.

Kötülemek, "soykırım yapıyorlar" demek, suçlamak basit birkaç laf akrobasi hareketidir. Her iki tarafta biliyor neyin ne olduğunu. Hükümet ağzıyla konuşanlar milletin hükümetini, milletin devletini savunuyorlar. Bunda bir sorun yok. Lakin, diğer tarafın ağzıyla konuşanlar büyük tabloya gözlerini kapamış, sus pus olmuş insanlardır. Acıyormuş gibi görünseler de gerçek gördüğümüz gibi değil.

Bir de orta yolu bulmak isteyenler var... "Devlet bu kadar zulmetmesin. Orantısız güç kullanmasın devlet..." gibi saçma sapan sözler. "Kan durmasın, devamlı aksın" isteniyor ülkemde. Nedir bu mazlum insanların çektiği.

Zalimlerin kurduğu savaş pazarında daha kaç can satılacak? Evinden, barkından ettikleri insanları kapılarına dayanınca oradan da kovan medeni ülkelerin çağdaş insansımsıları. Savaş, kan ve gözyaşından saltanat kuranlar ne vakte kadar payidar olacaklarını sanıyorlar.

Biliyoruz ki "kafirler için dünya cennet; mümin için zindan." Müminler dar-ı bekaya göçtüklerinde cennet nimetlerine ulaşınca dünya zindanından kurtuluyorlar. Kafirler de bu dünyada kaldıkça cennette hissediyorlar kendilerini... Eeee ne de olsa ahiretin cehennemini biliyorlar.

Biz insanlar neden bu kadar haksızlığı ve zulmü yapıyoruz. Hakikaten Rabbimiz "insan gerçekten de zalimdir" dediğinde itirazlarımız boşunaymış. Biz hümanist, sevecen, barışçıl bir varlığın tıyneti budur işte. Neden Rahman olan Rabbimiz biz insanları bir yırtıcı hayvan gibi düşünmüş ki. Dünya haritasındaki olayları gördükçe "Yaratan bilmez mi?" cümlesi dökülüyor dilimizden.

Ancak, meşhur bir inanış var. Bu kadar karanlık çöktüyse İslam Coğrafyasına, sabah yakındır. Kimlerin zalim olduğunu, kimlerin iyilerden olduğunu şimdilerde dost düşman herkes biliyor. Kendi menfaatlerini/çıkarlarını ilahlaştıran insanların da vicdanları titremeye başlar umarım. Cehennemin sıcak ateşleri niyetlerindeki kara ve katı damarı kavurmadan bulurlar hakikati. İşte bu hakikat yolunun ışıkları şehitlerimizin kanlarıdır.

Şehit veriyoruz günlerdir. Ben de öteden beri şehit olmayı isterim, Efendimizi (sav)'in buyruğu üzerine. Madem ki kahrı çekilmeyecek kambur bir dünyanın sırtında at oynatıp gideceğiz. Öyleyse şehadet şerbetini nuş ederek gitmek en güzeli. Şehitler bizlere neyin daha değerli olduğunu öğretirler o halleriyle. Üzülmüyor değiliz, ancak bu vakarlı bir üzüntü. "Vatan sağ olsun..." diyerek bitirelim bu gün için.