Adam şehadeti düşünmeye başlamıştı, şubat ayınınetrafı ısıtmayan güneşli bir gününde. Şehadeti yani Allah'a vuslat/ kavuşma halini anlatacak bir anlamı ete-kemiğe büründürmek istiyordu. Büyük İslam alimlerinin ve yiğit delikanlılarınrahmet-i Rahman'a erdikleri bir zaman dilimiydi Şubat ayı.

Şehitleri anmadan,onlar hakkında gerekli açıklamaları yapmadan geçen bir subat ayı boşuna tüketilmiş bir zaman dilimiydi onun için. Genç bir delikanlı olarak vaktin hakkını en değerli eylemlerle demlediği günlerde öğrendiği ilk hadis-i şeriflerden biri de "Gaza etmeden ve gaza etmeyi gönlünden geçirmeden ölen kimse nifak üzerine ölmüş olur" hadisiydi.

Dünya hayatının lezzeti,onun çekiciliği her zaman gönlünü coşturmak istemişti. Lakin o, derin olmasa da kavradığı kadarıyla sorumlu davranmaya çalışıyordu hayatta. Çünkü dünya hayatı fırsatlar alemiydive o bu fırsatı en güzel şekilde değerlendirmek istiyordu.

Okumalarını ve faaliyetlerini bu anlayış üzerine inşa ediyordu. Geçici dünyanın anlamsız hevesleri peşinde koşmak yerine geçiciyi kalıcı hale getirmek, basiti değerli kılmak istiyordu. Aklına geldiği kadarıyla bu Şubat ayında dünya sürgününe son vermiş cennet bahçelerinin serinliklerine kendini bırakmış büyük alimleri aklından geçirdi tek tek...

İskilipli Atıf Hoca, Malcolm X, Metin Yüksel, Mücahit Erbakan, Mahmut Esat hoca... Adam öncülerin izinden gitmek istiyordu. Öğrencileri ellerinde tuttukları kandillerinin yağını kanlarıyla karmışlar arkalarından gelecek nesillere ışık olmuşlardı. En değerlisi olan hayatını, Allah yolunda, din yoluna feda edebilmiş o yiğitleri anmak aslında kendi içindeki, kendi ruhundaki mücadele aşkını ortaya çıkarmaktan başka bir şey değildi adamın yaptığı.

"Allah yolunda öldürülenlere,"Ölüler" demeyiniz buyuran kutsi sözün peşinden gediyor, onlarla sanki karşılıklı konuşuyormuş gibi muhabbet ediyordu. Hele hele çalıştığı okulda büyük alim İskilipli Atıf Hoca'nın "hain" damgalanmasından oldukça rahatsız oluyordu. Kim sokmuştu genç taze zihinlere bunları? Neden, Allah yolunda, din uğrunda canını feda eden böyle büyük alimleri hain diye hafta alıyorlardı?

Evet bugünlerde Alim görünen Hainler var ama İskilipli Atıf Hoca hakikaten gerçek bir Alim, dininin hakkını veren, imanından sağlam teslim olmuş biri iken yazdığı Frenk Mukallitliği isimli eserde, şapka giymenin küfre girmek anlamına geleceğini delilleriyle ortaya koymuş ve bundan dolayı yeni çıkan Şapka Devrimine muhalefet ettiği düşüncesiyle İstiklal Mahkemeleri'nin haksızca idamına mahkum olmuştu.

Hak hukuk tanımayan, sapla samanı birbirine karıştıran ve bir de; Aleme ibret olsun maksatlı verilen bu idam kararları, birçok insanın canını yakmıştı. "Şapka Kanunu'ndan dolayı idam edilmedi. Yunanlılarla işbirliği yapma gayretlerinden dolayı ihanetle suçlandı ve idam edildi." gibi gerekçesiz, anlamsız, delilsiz ve birilerini kurtarmak amaçlı ortaya sunulmuş fikirler karşısında, büyük İslam şehidinin hakkını korumak ve kullanmak istiyordu, şehadete susamış adam.

O da bu dünyadan göçerken bir vesileyle din için, vatan için, bayrak için, millet için canını verip Allah'a uçmak istiyordu. Dünyanın lezzetine, dünyanın güzelliğine, dünyanın renklerine, çekiciliğine gönül açıcılığına aldırış etmeden Cenneti bir hayatı özlüyor ve bir gün o vakit geldiğinde gözünü kırpmadan Allah yolunda canını feda etmek istiyordu.

"Şimdi şahadet vakti" diyerek kürsüye çıkan ve şehit olacağını bildiği, Afro Amerikalı Zengin Müslümanların lideri MalkomX'in sözlerini düşündü. Sonra; "İsterim ki ölüm beni yatakta değil kutlu bir eylemde kıstırsın" diyen Metin Yüksel'in bir Cuma çıkışı Fatih Camisi avlusundaki şehadetini düşündü. Sonra İslam'a hizmet etmek için kendi vatanını terk edip uzak diyarlarda cami açılışları yapmak üzere sefer ederken, elim bir trafik kazasında hayatını kaybeden Mahmut Esat Coşan'ı düşündü. Sonra bütün konuşmaları "Mücahit Erbakan" sloganlarıyla kesilen İslam dünyasının en büyük siyasi liderlerinden olan Necmettin Erbakan'ı düşündü. Ardından Osmanlı'nın son yıllarında Mısır'da İngiliz zulmüne karşı, milli ve manevi direnişi başlatan İhvan-ı Müslimin'in lideri büyük Şehit Hasan El Benna'yı düşündü.

"Cennete giren hiç kimse, oradaki nimetlere kavuştuktan sonra dünyaya dönmek istemez ancak Şehit müstesnadır. Şehit tekrar dünyaya gelip Allah yolunda ölmeyi temenni eder. Şehidin kanı toprağa düştüğü andan itibaren bütün günahları affolunur. Keşke Allah yolunda vurulsam, sonra tekrar dirilsem. Sonra tekrar vurulsam." diyen Resulullah'ı (s.a.v) düşündü.

Dünya denilen bu sürgün yerinden ruhun sılası olan cennete kavuşmanın en güzel, en mükemmel yolunun şahadet olduğunu düşündü ve ellerini açtı: "Yarın bir gün bu dünyadan göçersem, katındaki deftere beni de şehitler zümresinden yaz" diye yaz etti.