Sonunda "gerçek oldu" demeye gerek yok, zaten baştan beri böyleydi. Yani tam bir vahşiydi tüm sempatik görüntüsüne ve cazibesine rağmen. İnsanlığı bir tek insan/birey olarak düşünebilirsek bu insanın ruh tarafı doğu kültürünü; batı tarafı da nefis kültürünü oluşturuyor diye bir ayrım yapılabilir. Böyle bir düşünce kabataslak anlamlı geliyor insanın kulağına. "Batı, insanlığın en büyük hatası" demiş düşünen biri. Çünkü Yüce rabbimizden uzak hatta tam da O'nun karşısında konumlandırmış zihniyetini.

Elleri cepte, dizini bir siyah derili insanın ensesine bastırmış polisin ve nefes alması kesilmiş, çırpılması bile mümkün olmayan adamın görüntüsünü unutmayın. Elinize verseler bu zalimi ne yaparsınız? Polis kıyafetine aldırış etmeden zihniyetini paramparça edersiniz. Vahşi ve zalim bir kişi ya da insan evladı demeye utandığımız iki ayaklı bir yaratığın bu dünyada yaşama hakkı yok sayarsınız.

Bu olay sonucunda mahşeri vicdan kabarmış, sokaklara caddelere taşmış, dükkanları talan etmeye başlamıştır. Sesini böylece duyurmaya and içmiş sanki.

İnsan vicdanı, sabırdan sonra kabarmaya görsün yüce dağ başından kopup gelen ve önüne gelen her şeyi altına alan bir çığ gibi oluveriyor.

Demek ki insanın katlanabilme sınırları aşıldığında sel suları gibi her şeyi olduğu yerden söküyor ötelere götürüyor.

Ekranlardan Amerika'da olan olanları görenler ilahi adalet yerini buldu diye iç geçiriyorlar. "Mazlum ve masum bir insanı haksız yere öldürmek, bütün insanlığı öldürmek" gibidir diye buyuran söz, vicdanları harekete geçirmiştir. Kapitalist vahşi dünya kibir dağlarında kendi keyfini yaşarken mazlum bir çığlık boğuk bir ses vicdanlarda depremler oluşturmuştur. Ne tarafa gider, hangi yöne savrulur belli olmaz bir öfke, ortalığı kasıp kavuruyor.

Keşke kişilere ait dükkanlar yağmalanmasa. Böyle bir vicdan hareketi ahlaki bir boyutla yürüyüp gitse veya yayılsa tüm cihana. Afro-Amerikalının bahar rüzgarları dünyadaki tüm zalim saltanatları deviriverse.

Bu olaylar herhalde bazı insanların matematiksel hesaplarının dışındaydı. Böylesi olayları bastırmanın ardında büyük değişimler olacak belki de. Ama şöyle bir çağrıyı da yapmak gerekir, bazı kendini insanlardan çok yukarıda görenlere.

Hani bunlar insan nüfusunu beş yüz milyona indirecek planlar yapıyorlar ya!... Hani bunlar tanrıyı kıyamete zorlayacaklar ya!... Lakin ibret alacak göz olsa öyle büyük sözler üretmezlerdi. Onlar yine kendilerini müstağni görecekler bu direnişe rağmen.

Kibir hastalığına yakalanmışların tedavisi zordur. Lakin Nemrut'u deviren/öldüren sineği hatırlamak zorundayız.

Yeni doğan ya da bir yaşındaki çocukları "saltanatımı yıkacaklar" diye yok eden Firavun, kendi sarayında büyüttüğü Musa ile nasıl yerle yeksan olduğunu... Hatırlamamız gerekiyor.

Dolayısıyla dünyanın her zaman zalimlerin yüzüne gülecek hali yok. Biraz da mazlumlar seslerini yükseltecekler ve zalimler korkunun tadını hissedecekler.

Nereden bakarsanız bakın 2020 yılı çok büyük değişimleri bağrında saklıyormuş meğerse