Yılda en az 2 bin kişinin doğum gününü kutlarım. Bir kısmını bizzat ararım. "Doğum günün vesilesi ile seni aradım. Yaşam sevincin eksik olmasın. Sevdiklerinle, mutlu, güzel, nice yıllara!" derim. Dua ederim.

Peki, doğum günümde beni kaç kişi arar dersiniz? Hatırlayanlar bir elin parmaklarını geçmiyor. Bu böyledir...

Hatta; oldu da aramazsam doğum günlerinde bazı dostlarımı, sitem ederler: "Bu sefer unuttun bizi" diye. Halbuki kendisi bir kez olsun aramamıştır. Bu böyledir...

Ancak dostların, işleri düştüğünde hemen hatırlarlar seni. Şikayetim yok. Sitem de etmiyorum. Her canı imtihan bilirim. Bu böyledir.

Bir iyilik ya da insana yapılan bir hizmet, bana nasib oluyorsa şükrederim. Bunların hiç birini, insanlardan karşılığı olsun diye yapmıyorum hamdolsun.

Bu yaşıma kadar, kaç bin öğrencinin nazarı değdi yüzüme, sayısını bilmem. Öğretmenler gününde bile hatırlayanı, 3 kişiyi geçmez. Sorun değil, sitem etmem. Bilirim, bu böyledir...

Herkesin yaşam derdi ve meşgalesi kendine yetiyor. Hatırlamaya ve hatırlanmaya vakit kalmıyor ki. Kalabalıkta unutulup gidiyorsunuz. Unutuyorsun ve unutuluyorsun zamanla... Bu böyledir...

MAKAMLAR FANİ

Konuyu şuraya getireceğim: Milletvekilliği, Belediye Başkanlığı, müdürlük vb makamlar da böyledir.

Lise öğrencisi iken bir gün... Rahmetli Hikmet Hocamızı, İnegöl Belediyesi'nde, makamında ziyaret etmiştim.

Hatırlanmaktan konu açılmıştı. Derin bir iç çekerek demişti ki;

"Talha, biz Belediye Başkanları halk için kendini kurban eden insanlarız. İnsanların işlerine koşarız. İşlerini yaptıkça hatırlanırız. İstediklerini aldıkça bizi ararlar, severler. Ama en ufak bir sıkıntıda kötü olursun. Kimseye yaranamazsın.

Hele bir de düşmeye gör. Derdin olduğunda bulamazsın insanları yanında. Unutulur, gidersin."

"Ama şikayetçi değilim" demişti. " Çünkü bu yolu sen kendin tercih edersin" Bu böyledir...


Şimdi rahmetli Hikmet Hoca'nın, Hastane mezarlığındaki mezar taşında; Ruhuna el-Fatiha, yazıyor. Bir Fatiha da olsa hatırlanmayı bekliyor insan, yaşanmışların hatrına...Bu böyledir...

İNSAN ÖLÜR ESERİ KALIR

İnsan ölür eseri kalır. Mesele iyi bir eser bırakabilmektir bu fani dünyada... Bu yüzden; "Baki kalan bu kubbede, hoş bir seda imiş"

Bu böyledir işte. İnsanlar makamları, makamlar da insanları yaşatıyor. Makamları ölünce, insanları da öldürüyorlar çoğunlukla. Gerçek dost o gün belli oluyor.

İnsan anlıyor o zaman; mesele vali olmak değil, adam olmakmış...

Önce sen dinle nefsim! Allah'tan geldik, O'na aitiz, yine O'na dönüyoruz, bu yolculuk O'na... Bu başa gelen imtihanlar, yolculuk halidir, bu böyledir, iyi bilesin!

Ey makam sahibi, şimdi zaman senin, söz senin... Ye kürküm ye misalidir, böyle işler prosedür. Protokol dediğin son salanın safında biter bazen, çoğunlukla da yerini başkası aldığında...

Sırtındaki kürke, oturduğun makama, cebindeki parana aldanmayasın.

Kürkün sırtından çıkınca, makamın altından kayınca, bu etrafında pervane olanların çoğu, hatırlamayacak bile seni. Bu böyledir...

KİM DAHA VEFALI?

Herkes su mısraların sahibi şair kadar vefalı olmuyor iyi bilesin;

"Gerçeğin hayalden en bariz farkı uzağa atarsın yakına düşer.
Öyle günler, öyle simalar var ki; unutmak istersin,aklına düşer.
Toprak mı vefalı, ben mi? Bilemiyorum.
Ölüler toprağa, hatıralar yüreğe düşer.
Ben sevdiklerimi de, sevmediklerimi de, kendi değer ölçüleri içerisinde hatırlamayı borç kabul ediyorum."