15 Temmuz'un erken saatlerinde kapının önüne bırakılmış bir tomar gazeteyi alıp evine çıktı. Günlerden 15 Temmuz idi. Her sayfasını satır satır okumak istiyordu lakin buna vakti yoktu. Bütün bu düşüncesine rağmen hiç olmazsa bütün sayfaları tek tek çevirdi. Kim ne yazmış, kim ne söylemiş, kelime kelime, cümle cümle okudu. Onu etkileyen; şehitlerin son sözlerini derlemiş uzunca bir yazıydı. Kimim yazmış olduğuna da dikkat etmemişti. "Şehit" deyince, "şehadet" deyince yüreğinde bir çırpınış, gözlerinde bir coşkunluk beliriyordu.

Gençlik yıllarında öğrenmiş olduğu ayetler ve hadislerin anlamlarını yüreğinin derinliklerindeki tesirini asla unutmuyordu. Şehadet özlemini yüreğinde kıymetli bir mücevher gibi saklıyordu. İnsan bu dünyadan geçerse şehit olarak şahit olarak göçüp gitmeli; Allah'a kurban olmuş bir şehit olarak bu hayatı sonlandırmalıydı, derdi zaman zaman...15 Temmuz, İstanbul'da Ankara'da ve yurdun değişik yerlerinde bazı nasipli insanlara bu imkanı tanımıştı.

O gece ekranlarda izlediği spikerin "evinizde oturmayın dışarı çıkın... Caddelere, sokaklara, meydanlara çıkın... Bu hain bir girişimdir,bunu engelleyin" diyen feryadını duyunca sokağa yönelmiş. Çıkarken çocuğuna da "sen evde kal, annene mukayyet ol" demişti.Şimdilerde kürsülerde hitap eden Başkan Erdoğan, gaziler ve halk; asla "unutmayacağız ve unutturmayacağız" diyordu. O hain gece meydanlara çıktığında bankamatiklere koşanları, marketlere boşaltanları bir türlü anlamadığını fark etmişti.

Vatan, millet, bayrak, devlet, namus, din, söz konusu olduğunda düşünecek başka bir şeyin olduğunu hiç fark etmiyordu. Gazeteleri okumaya, haberleri dinlemeye, doyamıyordu. Bir günün anlamını, ilk günkü gibi hatırlamak istiyordu, aradan geçen onca zamana rağmen. Unutulursa... Aynı hainlerin aynı hainlikleri yaptığını, bir kez daha yaşanabileceğini, aklından hiç çıkarmamak gerekiyordu. Dolayısıyla 15 Temmuzun sabahında, İshakpaşa Camii'nde namaz kılacak, şehitler için okunacak Kur'an-ı Kerim'i dinleyecek ve şehitlikte yapılacak duaya amin diyeceği program, onun gönlüne su serpecekti.

Sonra akşam vakti yapılacak halk yürüyüşüne katılacak, onca insan içinde şehadet duygusunu, şehitlere olan saygıyı, bir kez daha hissedecek, al bayrağın gölgesinde dostlarıyla ağır ağır yürüyecekti, meydanlara doğru... Bu Hürriyet ve bağımsızlık meydanlarında akşam geç saatte kadar bekleyecek, mazideki 28 günün özetini bir gecede ruhunda ve damarlarında hissedecekti. Ayrıca başkanın konuşmasını coşkuyla dinleyen halkın duygularına iştirak edecek. O onun bu milletin varlığına nasıl büyük bir katkı sunduğunu, bu milletin kendine güvenmesinde nasıl bir etkisi olduğunu bir kez daha düşünecekti.

İnegöl Belediyesi önünde yapılan konuşmaları dinlemeye başladı. Kimisi heyecandan duygularını anlatacak kelimeleri bulamıyor kimisi de gür sesiyle anlam yüklü cümleleri mikrofondan haykırıyordu. Geçmişte kendisine sunulan konuşma imkanını en güzel şekilde değerlendirdiğini düşünen adam, o gün altını çizdiği bir cümlede geçen anlamın, bunca zaman içinde ne kadar değerli olduğunu bir kez daha hatırladı: "Adam gibi adam Recep Tayyip Erdoğan, başkomutan, milletin seçtiği büyük lider; "meydanlara havaalanlarına çıkın!" dediğinde bunca halk Adnan Menderes'e sahip çıkamamıştı. Bu halk bu sefer sahip çıkacaktı başkanına. Onun emriyle sokaklara çıkmış kurşunlara göğsünü siper etmiş; vatanı, milleti, için şehit düşmüş idi. Sanki kalplerinden korku alınmış yiğitler akla hayale gelmedik yöntemlerle hainlerin isyanını bastırmaya çalışmıştı. Hainliği durdurmuş, tam bağımsızlık amacına yönelik bu gayret, bu çaba tarihin her safhasında olmazsa olmaz ilkelerinden biri olarak şehitleri şahitler kılmıştı.

"Biz millet olarak lidere itaat etmeyi öğrendik 15 Temmuz'da. Bu bize büyük bir kazanç getirecektir. Bu, 15 Temmuz'la kazandığımız en büyük değerdir. Bu değeri asla kaybetmemeliyiz" diye haykırdı. Vakit gelmiş, geçen zaman içinde millet bu ülkenin gereğini yapmış, liderini Başkan ilan etmişti. Şehitlerine sahip çıkan lideri, gazilerine sahip çıkan lideri, diğer devletler karşısında dik duran cesaretli lideri.... Onu izlemekten dinlemekten asla yorulmayan bir millet oluvermiştik. Ne zaman çağırsa, nerede olursa olsun toplanabilen millet olduk.

Beraber olmaktan mutluluk duyan, seven ve sevilen bir adamın öncülüğünde; yeni bir Türkiye, güçlü bir devlet, Müslümanlar için umut kapısı bir ülke olması için büyük gayret, güçlü bir dik duruşun tarihi olarak hatırlanacaktır 15 Temmuz... Fakat ülkede bazı problemler de var. Bu problemleri ancak birlik ve beraberlik ile sabırla, hoşgörü ile açılabileceğini kavramıştı. Birbirinin hakkına tecavüz etmeyen, çıkar ve menfaat ilişkisi yerine kutsalların korunması üzerinden iletişim kurabilen, yeni bir toplum yeni bir millet oluşacaktı.

15 Temmuz'un daha neler kazandıracağını, daha nelerin başlangıcı olabileceğini henüz tam manasıyla kavrayamamış iseler de düşünen, düşünce öğreten köşe yazarları, ufuk açıcı liderin cümlelerinden derledikleri, denkledikleri anlamları, sütunlarda yazıyorlardı.

15 Temmuz sivil halkın devletine, milletine, bayrağına, imanına, liderine, kutsalına sahip çıktığı günün adı olarak asla unutulmamalıdır. 15 Temmuz'u unutan milletin, aslında kendisini unuttuğunu çok net olarak bilmelidir. İşte bu duygularla meydanın değişik yerlerinde arkadaşlarıyla muhabbet eden adam, ayakta dikilmek ile tekrar vatan nöbet tuttuğunu biliyordu. Günün anlam ve önemini kavramak için konuşmaları dinliyor, gazeteleri okuyordu. Önce kendi nefsinin akıl edebildiği her noktası ile hissedebildiğini biliyordu.

15 Temmuzu da şiirleriyle, ezgileriyle, konuşmalarıyla, sloganlarıyla kavramaya çalışıyordu. Her 15 Temmuz geldiğinde aynı şeyleri konuşsalar da aynı şeyleri duysalar da bu coşkunluğu asla yitirmek istemiyorlardı. Duygularının yıpranmasını, kelimelerinin örselenmesini, cümlelerin anlam kaybına uğramasını asla ve asla kabul etmiyorlardı. Bir milletin ne olduğunu, nasıl olduğunu öğrenmenin en kestirme yolu, hainlere verilecek en sert cevaplar, 15 Temmuz vaktidir. Bu milletin, üzerine düşeni hakkıyla yerine getirmiş olduğunu fark etti, hamd etti ve bir başka 15 Temmuz'u beklemek üzere evine doğru yürüdü.