Geçmiş yıllara yönelik olarak zekat vermenin söz konuşu olması için servetin meşru yoldan kazanılmış olması da gerekir. Çünkü gasp, hırsızlık, rüşvet, faiz, kumar, içki ve domuz eti satışı gibi yollarla kazanılan, elde edilen servetlerin temizlenmesi için zekat da yeterli olmaz.

Büyük müfessir el-Kurtubi (ö 971/1273) helal ve haram karışık olan servetlerin temizlenmesi konusunda şöyle der:Servetteki helal ve haram birbirine karışmış olur ve hangisi helal, hangisi haram bilinemezse, şüpheyi giderecek ölçüde haram saydığı kısmı ayırarak hak sahiplerine verir. Eğer hak sahiplerini bulmaktan ümidini keserse, bunlar adına tasadduk eder.

Haramlar zimmetini kaplamış olur ve bunları ödemeye gücünün yetmeyeceğini anlarsa, elindeki malvarlığını yoksullara ve toplum maslahatına sarf eder. Elinde yalnız günlük yiyecek ve giyecek kadar mal bırakır. Böylece servetini temizlemiş olur (7).

Mesela, servetinin yarısının veya üçte birinin meşru olmadığı kanaatine varan bir mü'min, hak sahiplerini biliyorsa, onlara haklarını iade ederek helalleşmesi gerekir. Eğer hak sahipleri arasında vefat edenler varsa, mirasçıları onların yerine geçer Bunlar da bilinmiyorsa "hak sahipleri adına" tasadduk edilir. Meşru olmayış kul hakkı ile ilgili değilse, doğrudan mal tasadduk edilerek, yüce Allah'tan mağfiret dilenir.

İlk bakışta uygulanması güç bir yol gibi görünen bu çözümler bir inanç ve azimle amel edildiği zaman darlık değil bolluk, sıkıntı değil manevi huzur kaynağı olur. Yüce Allah'ın hükümlerine teslim olmanın vereceği gönül huzuru, yeniden helal yoldan kazanma azim ve gayreti daha önce "varlık içinde yokluk sıkıntısı çeken" kişiyi ruh zenginliğine ve olgunluğuna kavuşturur. Servetini temizlemek için giriştiği fedakarlık, hayır ve hasenat amelleri kendisini yüce Allah nezdinde de toplum içinde de yüceltir. Yeni bir çalışma ve gayretle Cenab-ı Hak eskisinden daha fazla ve bereketli servet bahsedebilir.

Bugün yüksek bir sermaye ile ticaretine devam eden başarılı bir tüccar kardeşimiz yıllar önce kendine ait "servet temizleme operasyonu"nu şöyle anlatmıştı. Büyüyen serveti giderek onu ruhen sıkmaya ve rahatsız etmeye başlayınca ilim ve irfan sahibi olan mürşidine durumu iletmiş. Mürşidi, servetin başlangıçta nasıl kazanıldığını sorunca, yıllar önce meşru olmayan ilk servet mayası hatırlanır ve servetin bu maya üzerine bina edildiği anlaşılır. Arif zat servetini hayra harcamasını bildirir. Beriki kabul edip kapıdan çıkarken "Dur, der Yirminci yüzyılın Ebu Bekr'i böyle yapmamalı. Çünkü bütün malım dağıtmaya kalkarsan, önce aile efradınla, sonra çevrenle ilişkilerin bozulur. Bu da başka türlü fesada yol açabilir. Bu yüzden servetini tespit edip, belli süre ve belli bir ödeme planı içinde tasadduk etmen daha hayırlıdır" diye yol gösterir. Gerçekten o tarihteki mevcut malını tesbit ederek, belli süre içinde tasadduk edince, asıl temizlenmiş, filizlenmiş ve bereketlenmiş servet ortaya çıkar. Şu anda bu bereketli ticaretleri evlat ve torunlarıyla sürüp gitmektedir.

Yüce Allah şöyle buyuruyor "Eğer siz şükrederseniz ben muhakkak size olan nimetimi arttırırım" (8). Firmalarımızda, iş yerlerimizde, şirket ve holdinglerimizde hesapların denkleşmesi, mali teftişlerin açık vermemesi için muhasebeci, mali ve hukuk müşavirlerinin servetimizi beşeri hukuk karşısında temize çıkardığı gibi, "uhrevi teftiş" için de tedbir almamız gerekmez mı?

Dipnotlar: (1)bk Ali İmran,; 3/17 (2) Ahmed b Hanbel IV, 197, 202 (3) Müslim, Zühd, 3; Tırmızi, Zuhd, 31; Nesai, Vesaya, 1 (4) İmam Gazali, Zubdetu'l ihya terc Alı Özek, İstanbul 1969, s 408. (5)et-Tevbe,9/103 (6) İbrahim, 14/7. (7) el-Kurtubi, el-Cami' li Ahkami" Kur'an, Mısır 1935-1950, III, 237 (8) İbrahim, 14/7.

Prof. Dr. Hamdi Döndüren- ALTINOLUK DERGİSİ-1994 - Subat, Sayı: 096, Sayfa: 003