"Toplumsal zemini kaybeden fikir, inanç, ideoloji kıyı mahallelerde göçebe hayatı yaşamaya mahkumdur. Bu zemini cesurlar isimlendirir, renklendirir. Pısırıkların, korkakların, suskunların yeri er meydanı değildir."

Bu satırları bir yerlerden hatırlıyor gibi olmalısınız zira bir önceki yazımın son paragrafı. Bu noktadan düşünmeye devam ediyor ve farklı bir bakış açısı daha öneriyorum.

Mesela cemaatle kılınan namaz, tek başına kılınan namazdan 27 kat derece fazla sevap olmasının altında yatan hakikat de budur. Bir ibadetin sevabı bu kadar katlanmasının hikmeti sadece uygulama biçiminde gizli olmalı.

Cemaat ve toplumsallık meselesine biraz daha dikkat etmeliyiz bence. Bu noktada modern sistemin bireye verdiği anlamsız yüceltme İslam'ın meseleye bakışı ile örtüşmez. Bireyi ihata eden "toplum ekseriyeti" onun tutum ve düşüncelerinin de yön belirleyicisi olur.

"Kendinde kaldın mı bir damlasın bir dane...

İnsanlara karıl, insanlarla bir oldun mu, bir ummansın bir deniz" diyen Hz. Mevlana Celaleddin Rumi de bir katkı sunmuş oluyor düşüncemize.

"Namaz sizi kötülüklerden alıkoyar" beyanı gereği bu ifade 27 kez tekrarlansa bir insanın beynine, acaba kötülük yapabilir mi? İşte bu mana toplumsal zeminin önemini gözler önüne serer.

Sosyal kontrol imkanı sağlayan 27 kat sevap işini tersten okuyalım bir de... Bir kötülük toplum içinde veya toplumla birlikte yapılırsa etki katsayısı 27 kat olabilir mi?" yi düşünmek lazım. Evlerinde ya da gizli mekanlarında yapılan kötülüklerin, ahlaksızlıkların yaygınlık kazanıp topluma yansıması ve sözü edilen toplumsal zemini ele geçirmesi bize Lut kavminin helakini hatırlatır.

Biliyorum ki herhangi bir toplumdaki kötülük sıfırlanmayacaktır yani yüzde yüz hijyen mümkün değil. Bu bilinen hakikat karşısında güzele-iyiye-faydalıya nefes aldırmayacak kadar yayılırsa ilahi helak çağrısı için de düğmeye basılmış olur sanırım tarihi tecrübeye dayanarak.

Din-i mübin İslam'ın tüm dünyaya yayılması için evladına hedef koyan Osman Gazi'nin nasihati hala önümüzdedir. İnanamış gönüllerde haram helal kavramı güçlendikçe toplumsal hayatta geniş yankıları da gözlenecektir ve toplumsal iyileşmeye doğru kanat çırpınacaktır. Hani İnegöllüyüz ya... İnegöl'de yaşayan halkın ne durumda olduğunu görmek için çarşı Pazar gezmek lüzumu herkesin aklına gelir. Cuma pazarı ile semt pazarlarına gittiğinizde İnegöl halkının ortalama kültür yapısını, giyim kuşamını belki de ekonomik yapısını seyredebilme imkanı söz konusudur. Buralardaki gözlem elbette ki yüzeyseldir lakin gören görür, düşünen fikreder.

Özellikle genç kızlarda daha çok ortaokul ve liseli çocuklarda gördüğümüz bazı savrulmaları, bazı kıyafet zaafiyetlerini büyükler de görmediğimizi fark ediyoruz.

Belki de bu toplumsal vurgun gençler üzerinden devşiriliyordur. Böyle görünürden başlayarak yorumlarsak ne demek istediğimizi bir nebze anlatabilmiş olacağız.

Son olarak toplumsal zemini kaybetmemek için gayret sarfetmek gerek, henüz her şey bitmiş değil. Muhteşem bir dönüm noktasında olabilme ihtimaliniz çok yüksektir. Yani toplumun parmak uçlarındaki bu hastalık henüz vücuda sirayet etmiş değil diye umuyorum.

AHMET TAŞTAN