Beydaba tarafından yazılmış Kelile ve Dimne hikayelerinden güzel ve anlamlı bir hikayeyi keyifle okumanız dileğiyle..

Günlerden bir gün, bir güvercin uzun bir hurma ağacının tepesinde yuva kurar, yumurtlar ve yavrulardı. Fakat bu ağacın yüksekliği yüzünden yuvayı kurmak bir hayli zordu. Güvercin bu güçlüğü göze alıyor burada yumurtluyor ve yavrularını yetiştiriyordu. Fakat yavrular yetişir yetişmez bir tilki geliyor, ağacı dibinde durarak güvercini korkutuyor ve ona:"Yavrularını hemen atmazsan ağacın tepesine tırmanır seni de onları da öldürürüm" diyordu.

Güvercin de fena halde korkarak yavrularını feda etmek zorunda kalıyordu.

Güvercin yine yumurtlamış bir çift yavru yetiştirmiş, yine tilkinin kötülüğünden korka korka yuvasında büzülmüştü. Derken bir leylek ağacın tepesine kondu ve güvercinin son derece sakin olduğuna bakarak durumunu sordu:

"Neden pek üzgün ve pek kederlisin? Dedi.

Güvercin de anlattı:

-Tilkinin biri bana musallat oldu.Ben yavru yetiştirdikçe o, ağacın dibine gelerek bağırıp çağırıyor, beni korkutuyor bende yavrularımı ona atmak zorunda kalıyorum."

Leylek dedi ki:

-Tilki tekrar gelir ve seni korkutursa ona: Yavrularımı atmayacağım,gelirsen gel,kendin al! Ağaca tırmanabilirsen ben uçar giderim yavrularım da sana kalır! dersin.

Leylek uçup gitti ve bir nehrin kenarına kondu. Tilki de ağacın altına gelerek her vakit yaptığı gibi bağırıp çağırdı. Fakat güvercin aldırmadı ve ona:

-Geleceksen gel dedi.

Buna karşı tilki sordu:

- Sana bu aklı kim öğretti?

Güvercin de ''Leylek!" dedi.

Tilki hemen leyleği aradı ve onu nehrin kenarında bularak şöyle konuştu:

-Ey leylek !dedi.Rüzgar sağından estiği zaman başını nereye çevirirsin?

Leylek: ''Soluma çeviririm" dedi.

Tilki:''Solundan eserse nereye çevirirsin?''

Leylek:''Sağıma alır ya da arkamı dönerim.''

Tilki:''Peki rüzgar her taraftan eserse''

Leylek şaşkın bir şekilde cevap verdi: ''Başımı kanatlarımın arasına alırım.''

Tilki:''Güzel ama başını kanatlarının arasına nasıl alırsın, buna imkan var mı?''

Leylek ''Elbet vardır."

Tilki bütün kurnazlığıyla şöyle dedi:''Şunu bana gösterir misin? Siz kuşlar bize göre kat kat üstünsünüz. Bizim bir senede öğrendiklerimizi siz bir saatte öğreniyorsunuz. Bizim yapamadıklarımızı yapıyor soğuğa ve rüzgara karşı başınızı da kanatlarınızın altına sokuyorsunuz. Ne mutlu size...''

Tilkin bu sözleri leyleği hoşnut etti. O da başını kanadının içine aldı. Bunu yapar yapmaz tilki üzerine atladı, onu sarstı ve bir hamlede boynunu kırdı,

Tilki:''Ey nefsinin düşmanı! Güvercine akıl öğretmeyi, çare göstermeyi biliyorsun. Kendine niçin öğretmiyorsun da aciz kalıyorsun ve kendini düşmanına teslim ediyorsun? ''dedi.

Tilki böylece leyleği öldürdü ve etini yedi.

Güzel sözler duymak leylek gibi biz insanları da ziyadesiyle mutlu ediyor.Özellikle son yıllarda siyasetin dili kirlendiği gibi insanların dili de kirlendi.Nedense herkes sinirli ve agrasif tavırlar sergiliyor.Küçücük çocuklar bile bir isteği yerine getirilmediğinde hemen şiddete başvuruyor.Pazar akşamı TRT1'de yayınlanan ''Gönül Dağı' dizisini izlerken bir çok şey dikkatimi çekti.Silaha rastlamadım.Kılıca rastlamadım.Tehdite rastlamadım.Aldatmaya rastlamadım.Mafya babalarına rastlamadım.Hile ve düzenbazlığa rastlamadım.Herkes diziyi gerilmeden bir güzelce izledi.Şimdi okurlarıma ve bizi yönetenlere soruyorum:Tüm televizyonlara bu tür diziler yayınlama şartı getirilemez mi?Getirilebilir ama kimse bu taşın altına elini koymaz.İzlenme rekorları kıralım,diğer televizyonlarla rekabet edelim derken bence olan bizlere oluyor.Önümüze olumsuz servis edilen her seyden olumsuz etkileniyoruz.Olumsuzluklar da bizi gergin ve stresli yapıyor.Bakalım bu toplumsal çöküşe bir dur diyen çıkacak mı?Ben çıkacağına inananlardanım.Barış içinde,huzur içinde kardeşçe yaşamak varken bu kavga niye?Paylaşarak yaşamak varken bu hırs niye?Hak ve adalet varken bu adaletsizlik niye?Gönüller yıkmaya değil gönüller yapmaya çalışalım.Kötülükleri yok edemesek bile bari güzellikleri çoğaltalım ki kötülükler azalsın. Dünya, baştanbaşa aslı olmayan bir masaldan başka bir şey değildir.

Sözlerime köşe yazarı Mustafa Çelenli'nin şu sözleriyle noklatılıyorum:

''Bu dünya yaptıklarımızın yankılanıp yine bize döneceği bir dağ gibidir. Değerli olmanın yolu değer vermekten, sevilmenin yolu sevmekten, sevmenin yolu da, onu her an kaybetme ihtimalinin olduğunu bilmekten geçer.

Bunun için sevdiklerinizin kıymetini bilmeliyiz. Uyuyup da uyanamamak, uyanıp da bulamamak var. Yere düşmeden tutmak gerekiyor sevdiklerinizi, zira toprak aldığını geri vermiyor. Şu ölümlü dünyada ne kırmaya ne de kırılmaya gelmiyor. Rabbim kimseyi sevdikleri ile imtihan etmesin.''