Çok heyecan verici bir ibareydi bu. Bir şeyi sağlam öğrenmenin, meseleyi kavramanın ilk adımı bu olsa gerektir. İşi kökünden, temelinden kavramak için temel metinleri okumak.

Yine Tanzimat Edebiyatını işleyeceği dersine girdi. Önünde, İbrahim Şinasi'nin yazdığı ilk edebi makale, Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi duruyordu. Gençlere işi önemini kavratmak için geniş çaplı bir konuşma yapası gerekiyordu. Başlığı beyaz tahtanın ortasına yazdı kırmızı kalemle.

Her fikrin veya ideolojinin ya da -izmlerin, temel kitapları vardır. Kaliteli komünist/sosyalist falan olunmak isteniyorsa Karl Maks'ın Das Kapitali okunmalıdır. Milliyetçi olmak istenirse Ziya Gökalp'in eserlerini okunmalı, İslamcı olmak istenirse de Kur'an-ı Kerim ve Hz. Muhammed'in Hayatı okunmalı, Kemalist olunmak istenirse de birçok temel metin ile birlikte Nutuk mutlaka okunmalıdır. Tabi bu kitapları okuyan her kişi, illa bu fikirlere sahip olmak zorundadır diye bir kaide yoktur, demeye gerek görmedi.

Sözleri bir katar gibi almış başını gidiyordu. Örneklerini verirken taraf tutmak yerine olması gerekenleri samimice anlatmak istiyordu. Bunları anlatırken üniversitedeki bir olay geldi aklına hemen araya sıkıştırdı.

"-Bir arkadaşla tartışıyorduk, bana çok taraflı konuşuyorsun" deyince, dedim ki "ben taraflı konuşmuyorum ancak sen öyle diyorsan sana bir teklifim var. Okuduğun kitapları getir onları okuyacağım senin gibi tarafsız düşünmeyi öğreneceğim" dediğim de arkadaşım bana öyle cevap verdi ki küçük dilimi yutacaktım. "Ben okumam ki!!!" Artık kollarımı iki yana açarak "Hangi akılla benim taraflı okuduğumu söylersin" dedim, diye sözü bağladı.

Tanzimat dönemi edebi metinleri okurken "ilk" denilen her metni okumak lazım ki dönemin kurucuların zihninde inşa ettikleri dünyanın kapılarını aralamış olalım. "İlla her ideolojininkini okumak mı gerek?" diye sorarsanız bir yol daha tarif edebiliriz. O da bu konularda araştırma yapan, bu konularda söz söyleme yetkinliğine sahip insanların yorumlarına dayanarak da açıklama yapabiliriz, diye sözün peşine takıldı gitti. Mesela Nutuk'u okumadınız ancak bu konuda güvenilir bir bilgi sahibinin sözlerini dayanak yapabilirsiniz...

Temel metinlerden öğreneceğimiz pek çok şeyin yanında temel kavramlar aklımızda kalır. Bir düşüncenin ifadesi için lazım olan temel kavramlardır. Sol düşüncenin adamları genellikle, eşitlik, sınıfsız toplum, örgüt, işçi hakları gibi kavramları konuşması arasına serpiştirir.

Diğerlerini örnek vermekten de çekinmedi, bildiği kadar tek tek açıkladı. Eğer milliyetçi bir düşünceye sahipse, turan, ülkücülük, teşkilat, reis, ocak gibi kavramları kullanabilir. İslamcı ise, ayet ve hadislerden, peygamberin örnekliğinden, ibadet vb. konuları öncelendiğini hatta tarikatçı ise şeyh, mürid, dergah, tekke gibi kavramların tekrarladığı söylenebilir.

Kavramlar, zihin dünyamızın köşe taşlarıdır. Kavram bir buzul kütlesi gibidir. Yüzeyde görülen kısmından daha büyüğü arka planda yer alır. Mevlana ne der; "Sen düşüncensin, gerisi et ve kemik." Düşüncenin temelinde kavramlar yatar.

Temel metinleri okurken bize kalacak şey temel kavramlardır. Temel kavramları benimseyenlerin kültür dünyasında, zihin ikliminde artık o fikir inşa olunuyor demektir.

Korkulacak bir şey değildir bu. Fikirden değil fikirsizlikten korkmak lazımdır. Ülkesine ve milletinin geleceği hakkında bir kanaate, bir düşünceye sahip olmayanlar sadece gündelik yaşarlar ve onlar hala içinden çıktıkları millet ile bir olamamışlardır.

Kavramların kirlendiği, anlamların zeminini kaybettiği, insanların değer verdiklerinin soluklaştığı devirlerde ciddi bir düşünce kirlenmesi yaşanır. Herkesin kendini tanıdığı, kendini tanımladığı kelime ve kavramları olduğunda daha net anlaşılabileceğini bilmek gerekir."

Dersinin nasıl geçtiğini anlamadı, öğrencilerindeki dikkatli dinleyişi gördükçe mest oluyordu. Çiçekten öz toplayan arının gayretini öğrencilerin gözbebeklerinde gördükçe, değişim dönemi Tanzimat'ı çok ilgi çekici bir çerçevede anlatabiliyordu.

Yeni bir cümle kurmak için ağzını açmıştı ki o garip zil sesi duyuldu ve büyü bozuldu. Herkes de bir hareketlilik görülünce, teneffüs haklarını almamak için kapıyı göstererek "buyurun" dedi.