İnsanların Allah'a davet edilmesinde kullandığımız üslup, en az niyetlerimiz kadar önemlidir. İyi niyetle yola çıkmak sonuç almak için yeterli olmayabilir. İyi niyet ve iyi üsluba mecburuz.

Çocuklarımız ve aile fertlerimiz üzerindeki konuşma ve davranış tarzımız da bu açıdan ele alınabilir. Nice anne babalar kaş yaparken göz çıkarmıştır. Sonra da çıkardıkları gözün bedelini, kör ettiklerine ödettiklerini zannederek ahirete gitmişlerdir. Doğru bildiğini zanneden herkesi masum göremeyiz. Doğru bildiği tekit edilmiş olan kişi hata da etse makul bir iş yapmış olabilir. İnsan olarak, kendimizi mükemmel görmemenin tabii gereği budur. Bilgimiz de eylemimiz de bir üstün ele değmelidir.

Annelerin babalara göre ev içi kurallarında daha az sözleri dinlenir olmalarının nedenlerinden biri, benzer şeyleri sürekli tekrar etmek zorunda olmalarıdır. Benzer konularda kullandıkları olumsuzluk takısı ile biten cümlelerin sayısı genelde olumlu biten cümlelerden fazla olmaktadır. Belli bir noktadan sonra da anne, yasakçı, her şeye yok diyen bir görüntüyü temsil ettiği için çocuklar anneden etkilenmemeye başlamaktadır.

Allah'a davet edenlerin ve insanlara nasihat edenlerin de bu üslup hatasına dikkat etmeleri gerekmektedir. Öğüdün de kıvamında olanı değerlidir, yiyeceğin de. Kıvamında olmayan yiyeceğin hazmı zor olduğu gibi öğüt de kıvamı kollanmadığında hazmedilemez. Çok konuşmak ve çok söylemek yerine, yerinde ve kıvamında söylemek doğrudur.

Her Cuma vaazında benzer şeyleri tekrar eden bir hatibin hutbesi, o minbere çıkmadan önce dinlenmeme kararı verilmiş bir hutbedir. Bahar ne kadar güzel olursa olsun ondan doyulmaz değildir. Sonrasında kavuran yaz geldiği için bahar şendir. Kışın ardından gelen bahar tatlıdır. İnsanlara hitapta, çocuklara telkinde bu inceliğe önem verilmelidir. Bıkmaz çocuk, usanmaz cemaat yoktur. Bıkılmaz anne baba, bıkılmaz cemaat yoktur. İnsanların kulaklarını esir etmek, esir gibi yönlendirmek fıtrata aykırıdır.

Buhari, Müslim ve Tirmizi'nin rivayet ettiği bir hadisi, anne baba, öğretmen, hoca, hatip olarak önümüze koyup, üzerinde düşünmeye çok muhtacız. Psikolojiden sosyolojiye kadar insanlık pek çok bilim üzerinde ömür eskitedursun, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem ve ashabının bize örnekliği ufkumuzu açmaktadır.

Ebu Vail diyor ki: Ashabı kiramdan Abdullah bin Mesud, her Perşembe günü bize vaaz ederdi. Birisi ona dedi ki: 'Bize her gün vaaz etmeni isterdim.' Ona dedi ki: 'Bunu yapmama mani olan, sizi bıktırma endişemdir. Size bıktırmadan vaaz ediyorum, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem de bize bıktırmamak için yoğun tekrar yapmazdı.' (Buhari, İlim, 12/70)

İnsanın kulağını ve emre itaat edişini yeterli bulup bıkmayacağını zannetmenin insan eğitmede hata olduğunu görüyoruz bu hadiste. Din anlatanlar, ahlak yüklemesi yapmak isteyenler bu hususu önemsemelidirler. Böylece daha tesirli ve kalıcı sözler söylemiş olacaklardır. Aynı zamanda da Sünnet'e uygun olan yapılmış olacağından sözde ve davranışta bereket olacaktır.

İnsan eğitmede maksat Allah'ın rızası ise nefislerimizin ve kör bilgimizin peşinde sürüklenemeyiz. Sünnet'e uyarız. Bu da bir Sünnet'tir; eğitimde bıktırmadan, usandırmadan yol alınmalıdır