Aklın tatmin olacağı yerde kalpteki nifak tohumları nefsin doyumsuzluğu ile sürekli aynı şeyi söyler. İnsanın müthiş bir dengesizlik üzerinde "Tamam, yaptın. Sen başardın, biz kaybettik." demesini ister.

Peki bu varlığın hiç mi doğru bir tarafı olmayacak?

Elbette her tartışmada karşı tarafın da haklı olduğu durumlar olabilir. İşte bu yüzden haklılığın olduğu yerde isyan vardır. Ama isyankarlar genellikle bu hakkı topyekun kendilerinde bulurlar.

İnsanın çok sevdiği biri cinayete kurban gittiğinde, onu öldürenin de ölmesini istemek bir isyan değildir. Çünkü burada eğer ölen kişi keyfe keder öldürülmüşse yüzde yüz bir haklılıktan bahsedilir.

İsyan, iki kişinin anlamsız bir şey üzerindeki kavgasından sonra başlayan harekete denir. Burada kavga eden taraflardan birisinin diğerinden biraz daha haklı olduğu durumlar olabilir.

Ama sonuçta hukuk, adaletin yerine getirildiği andan itibaren eksiklerin kapatılmasını ve eksikleri bilinçle kapatmış olanların ortada yanlışı ifade etmesini gerektirir.

Ancak isyankarlar bu ifadeyi istemezler. Onlar sadece karşı taraftan "Yenildim." demelerini duymak isterler. Bunu duyabilmek için canlarını bile verebilirler. İşte bu yüzden isyankarlar tarih boyunca hep anılmıştır.

Peki karşımızdaki görülemeyecek bir varlık, ancak varlığının tezahürü anlaşılabilecek bir durumsa buna ne diyeceğiz?

Cenabı Hakk'a karşı isyan eden, Cenabı Hakk'ın olmadığını iddia eden, örneğin bir ateist neden sürekli isyan halindedir?

Çünkü karşısında ona "Evet ben yokum." diyebilme ihtimali olan bir durum söz konusu olamaz. "Ben yokum." dediğinde var olacak. "Varım." dese isyan son bulacak.

Bu yüzden ateistler isyan kavramında daimen ve sınırsız tatmin arayışında hep gelgitler yaşarlar. İşte bu yüzden hem Allah yoktur derler, bir diğer taraftan da Allah vardır diyenlere karşı saldırgandırlar.

Bu saldırganlıkları onlara "Sen haklısın." denmesiyle de nihayet bulamaz. Çünkü sen haklısın diyecek biri olsa artık o da ateist olmuş olur.

İnsanın kendi inancına inanan kişiye isyana girişmesinin, yeniden kavga etmesinin bir manası var mı? Elbette ki yok.

İşte bu yüzden ateistler vurdumduymaz bir hayat yaşadıklarını düşünürlerken sürekli, vurdum duyabilir miyim acaba söylemiyle isyanı kökenine kadar yaşamaya mecbur edilmişlerdir.

Mecburiyetlerimiz ve mecburiyetleri, bir hakikat uğrunda sürekli cedelleşiyor. Bize mecbur edilen bu hayatta varlığı tanımak, onlara ise kendilerini mecbur ettikleri bir varlığa isyan etmek.

Mümkün olmayacak bu girdap nihayetinde onları içine çekiyor. Ama ne öldürmek biliyor ne yaşatmak.

İsyan, öldürmez süründürür.