Zaman zaman değerli okuyucularımın da fikirlerini bu köşede paylaşmak istediğimi zikr etmeme gerek yok. Zira "Ne yazayım okurma?" başlıklı yazılarda bu köşede yayınlandı.

Köşe yazılarımızı sosyal medyada yayınladığımızda düşüncelerimizi destekleyen, tebrik edenler olduğu gibi eleştirenler de bulunmakta. Bunu daha önceki yazılarımızda belirtmiştik.

Fakat burada dikkat çekmek istediğim çok ilginç bir şekilde " bir uyarı" mahiyetli birkaç cümleydi.

Sevgili okurumuz diyor ki : "Hocam sizin dini konulardaki hoş sohbetinizi dinliyoruz. Elimizden geldiğince istifade etmeye çalışıyoruz. Lakin böyle siyasi konularda yazdığınızda bir tarafgirlik oluşuyor. Bu konularda yazmazsanız iyi olur" diyor.

Tanıdığımız, bildiğimiz bir arkadaşımızdı böyle söyleyen. Geçmişte buna benzer mevzuları tecrübe eden insanları dinlemişliğim vardı. Arkadaşımın dediği şey gerçekten de oluyor. Benim için çok değerli olan ve bir ömrü bu çerçevede değerlendirdiğim sohbet halkaları... Belki de yeni nesillere eğitim alanında örnek olacak kadim ve samimi bir eğitim yöntemidir sohbet halkaları. Gönüllü bir şekilde katılıp günün yorgunluğunu, birkaç güzel bilgi ile süsleyip güne veda etmenin en anlamlı vakitleridir sohbet halkaları.

Tarladan gelirsin, sanayideki dükkanı kapatırsın, okuldaki derslerin biter, televizyonun karşısına oturup haber izlerken uyku bastırıp kendinden geçebileceğin öyle bir vakitte... "Bu akşam sohbete gitmeyecek misin?" sorusu üzerine, yorgun beden kendini toparlar, gönül niyetleri tekrar kurar ve bir dostun hanesine misafir olursun. Gerçi şimdi derneklerde yapılan bu sohbetler, soba sıcaklığının yanında peteklerin sıcaklığı gibi kalmakta.

Büyüklerle küçüklerin yüz yüze, yan yana, iç içe, gönül gönüle... Muhabbet ikliminden nefeslendiği sohbetler hayatımıza farklı ve derin bir anlam katmaktadır. Sohbetten uzak kalmak, nasipten uzak kalmak gibidir.

İşte sevgili eleştirmenim, sohbetlerinizi dinliyorduk, siyaset yaparsanız sohbetinizin de tesiri olmaz ve belki de biz katılmayız, uyarısını yapıyordu. Kendi açısından oldukça haklı. Lakin fikir beyan etme özgürlüğünün hafiften önünü kapadığı için az biraz kusurlu.

Memleket meselelerini, genç nesillerin hallerini gönlüne dert etmiş biri olarak hem sohbet dinler, hem sohbet yapar, hem de siyaset ile alakalı konuşmalar icra ederiz. "Dolar yükseliyor. Bu ülkede yaşamak istemiyorum vb. cümleler de siyasi içerikli.

Bizim kanaatimize göre toplumda siyasetle ilgilenmeyen ya da siyasetin dokunmadığı herhangi bir insan ya da olay yoktur.

Çünkü toplumsal bir ortamda yaşayan insanlar, yönetmeye ve yönetilmeye muhtaçtır. Bu toplumun gelişmesi, bu ülkenin kalkınması için ortaya konulan siyaseti çok başarılı bulmasam da sevdiğimiz, beğendiğimiz insanların ellerinden geleni yaptığını biliyoruz.

Siyaseti, kısır parti ve politikacı tartışmaları üzerinde dolaştıran bir anlayışa pek prim vermiyoruz. Okur yazar bir insan olarak bu köşeden, iyiye doğruya, faydalıya yönelik kanaatlerimizi de paylaşmak istiyoruz... Sanayideki işçinin, fabrikadaki patronun, küçük esnafın; kafelerde, lokallerde, konuşan insanlar kadar...

İnsan, doğru bildiğini söyler, insan sevdiğini korur, insan kendisine benzeyeni sever... Mesele hangi açıdan ele alınırsa ona göre sonuçlanır, tespitler ve tepkiler ortaya konur. Belki de bu topraklar üzerinde yaşayan herkesin amacı bir... Lakin "milletten yetki alıp" devleti yönetmekle vazifeli olan insanların daha büyük bir sorumluluğu var.

Seçimle başımıza gelmiş, değerlerine sahip çıkan, toplumu geliştirerek önünü açan insanları, en azından yeterli alternatif olmadığından dolayı, sevmek ve desteklemek aklın ve mantığın gereğidir, diye düşünüyorum.