Sayılı günler çabuk geçiyor işte. Öğretmenler ve öğrenciler için yaz tatili bitti. Gerçi öğretmenler Bayram sonrası okula başlamışlardı. Toplantı ve seminerlerle yeni döneme hazırlık yapmışlardı. Ancak asıl mesai bu pazartesi başladı.

Aslında evinde öğrencisi olan herkes için tatil bitti diyebiliriz. Çünkü okulların açılması, öğrenci çocuğu olan herkesi etkiliyor.

Dün bayram günü gibi bir gündü. Geceden son hazırlıklar yapıldı. Çocuklar banyo yaptırıldı. Kıyafetler ütülendi. Çanta ve kırtasiyeler elden geçirildi. Erken yatıp erken kalkıldı.

Kiminiz, ilk günden Pazartesi sendromu yaşamaya başladınız biliyorum. Okullar açılıyor diye rahatı kaçanlar da yok değil.

Uzun bir tatilden sonra, öğrenci ve öğretmenlerden bazıları eğitim mesaisine alışma sorunu yaşabilirler.

Ne öğrenciler, ne eğitimciler ne de veliler için 3 aylık bir tatil sonrası, okula başlamak kolay değil.

Açık söylemek gerekirse; Tatil tatil nereye kadar? Zaten kıskanan çok bu 3 aylık tatili.

3 ay tatil derseniz, eğitimciler hemen itiraz eder; 3 ay değil 2 ay derler. Çünkü seminer ve hazırlık dönemleri dikkate alındığında eğitimcilerin tatili Temmuz ayı ile başlayıp Eylül ayı ile bitiyor.

Siz ne derseniz deyin hocam, tatilinizi kıskanan çok sizin. "Hafta sonu tatil, 15 gün tatil, Yaz mevsimi tatil" diye arkanızdan yaptığınız tatilleri sayan çok.

Size de hak veriyorum. Tatiller olmasa, bu eğitim yükü de çekilmez. Okul yoğunluğu, öğrenci gürültüsü, öğretmenlerin beynini öyle yoruyor ki; tatilleri de olmasa kesin ömürleri de kısa olur.

Ben de bir eğitimciyim. İtiraf edeyim. Tatil bitti diye stres yapmadım değil başta. Alışıyor insan rahata. Ancak İnsan tatilden de bıkıyor zamanla. İşi, okulu özlüyorsunuz.

İnanın; bu işler, bu okullar olmasa, tatilin de kıymeti olmazdı.

Öğretmen ve öğrenciler, okulların açılmasına ne kadar sevindi, ya da sevinmedi bilmiyorum ama velilerin sevindiği kesin.

Çünkü okullar açılınca, gün boyu çocuklarını öğretmenlere emanet etmiş olabiliyorlar. Bir nevi öğretmenler, çocukların bakıcısı konumunda. Yaz tatilinde tamamen anne babaya kalan çocuklar, okullar açılınca öğretmenlere kalıyor.

E biz evde 3-5 çocuğun gürültüsünü çekemiyoruz. Öğretmenlere de hak vermek lazım, gün boyu yüzlerce çocuğun gürültü- patırtısını çekiyorlar. Bedava da değil diyebilirsiniz.

İşin doğrusu her mesleğin zorluğu var, avantajları da var. Okullarda ders zili çaldığı için öğretmenleri aldık gündemimize. Okullarımız da öğretmenlerimiz de öğrencilerimiz de eksik olmasınlar.

Bu arada bir noktayı daha paylaşalım. İlk gün bir taraftan veliler, bir taraftan okul servisleri, okul güzergahlarına adeta hücum ettiler. Trafik allak bullak oldu.

Benim şahit olduğum; Fatih Camii ile Çimen Camii arasında trafik resmen kilitlendi. Servislerin okul girişlerine çok düzensiz sokulduklarını, yan yana park ettiklerini; okula giden yolların, veli arabaları da gelince, kilitlendiğini gördüm.

Özellikle Koç Okulu çevresinde tablo feci durumda idi.

Diğer bir sorun; eskiden herkes mahallesindeki okulda okurdu. Artık veliler kendi mahallelerindeki okullarda çocuklarını okutamamaktan şikayetçi. Öğrencilerin büyük bir çoğunluğu servislerle mahalle dışı, uzak okullara taşınır oldu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın müdahalesi ile TEOG sınavının kaldırılmaya çalışıldığı bu günler de; TEOG sonucu yerleştirmelerin de öğrenci göçüne sebep olduğunu zikredelim.

Velhasıl eğitime dair ne muhabbet biter, ne tartışmalar. Öyle veya böyle başladı yine okullar. Daha iyi olacak inşallah!

Allah, yeni eğitim-öğretim dönemini, kazasız belasız, sağlık afiyetle, ağız tadıyla geçirmeyi nasib etsin. Herkese hayırlı olsun.