Zaman insanımıza yaşama sevinci, mutlu olma duygusu verebilme yeteneğinden uzak görünüyor. Öyle kaygan bir zeminde hayat devam ediyor ki neyin doğru, neyin yanlış olduğunu kestirmekte insan zorlanıyor. Hayatın gerçekleri ya da yalanları münazara yapan iki grup arasında yapılan söz düellosu gibi gidip geliyor. Bugün doğru olan paradigma yarın yalan çıkıyor, bugün yalan olan paradigma yarın doğru çıkabiliyor. İnsanların kafası karışık, olayların doğruluk düzeyi, bakış açınıza veya siyasi görüşünüze göre değişebiliyor.

Daha dün birbirine söylemediklerini bırakmayanlar, birbirlerini çok galiz söylemlerle suçlayanlar bugün kanka olabiliyor ya da dün kanka olanlar, bugün birbirlerine çok galiz söylemlerle saldırabiliyor. Bu saldırıları izleyen vatandaşlar ne yapacağını bilemiyor. İnsanlar geçim derdindeyken, siyasetçiler seçim derdindeler. Bununla ilgili Türk kültür tarihine geçmiş, sıkça kullanılan birçok deyim var. Bu deyimler yaşanılanları özetler gibi. 'Filler tepiniyor çimenler eziliyor.' 'Sapla saman karıştı.', 'At izi, it izine karıştı.' Diye söylenen deyimleri çoğaltmak mümkün ancak bunların hepsi bilinmezliğin ve hedefsizliğin göstergesi.

Halkımız, geçimlerini kolaylaştıracak politikalar üretilmesi gerekirken, siyaset sahnesi ciddi anlamda yalpalamakta. Siyaset mekanizmasının yalpalaması, siyaset tarihinde hiç bu kadar keskin olmamıştı. Siyaset felsefesinde ciddi bir boşluk var, eskiden siyasetin bir omurgası; insanların bir dünya felsefesi vardı. Sağdan sola veya soldan sağa geçişler yok denecek kadar azdı, geçişleri yapan siyasiler kabul görmez, dışlanırdı. Halkımız karakteri gibi dosdoğru siyasetçi istiyordu, ikbali için siyasi mevzilerini değiştirenler pek de hoş karşılanmazdı. Yeni seçmen tipinin, eski seçmen tipi gibi eğilmez olmadığını görüyoruz, oyunun renginde değişikliğe gidiyor. Bu değişiklikler siyaset ve sosyal bilimciler tarafından yeniden değerlendirmeli, bu değerlendirmeler siyasi partilere ve siyasilere ön görüler sağlayacak nitelikte olmalı.

Siyaset felsefesi, siyasi görüşler arasında ki geçişleri pek hoş karşılamaz ama gelişim ve demokrasi için bu tür geçişlerin olması gerektiğini düşünüyorum. Seçmen tercihini, önüne konulan uygulanabilir projelere göre yapabilmeli, futbol takımı tutar gibi bir siyasi partiyi tutmamalı. Değişimin ve gelişimin anahtarının siyasi görüşler arasında ki geçişlerde saklı olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Şimdi sizleri siyasi liderlerin konuşmalarına götürmek istiyorum. Hafızalarımızı tazeleyip, siyaset sathının ne kadar kaygan olduğunu sergilemek için durum tespiti yapacağım, kendimden bir şey eklemeyeceğim.

Bir Partinin lideri C, grup toplantısında "A ile B arasında bir seçim yapmak gerekirse B'yi tercih ederiz" A seçim mitinglerinde "Her gün bize sövüyor, her gün yalan söylüyor. Peki kimdir bu gafil? ... be hey densiz, be hey kanun tanımaz, ahlak bilmez! ........ ! Ne geziyorsun meydanlarda? Bizimle ne uğraşıyorsun? .....

Diğer partinin lideri A ise "Bu sabah yaptığı konuşmaya bakıyorsunuz C'nin, aman yarabbi. Baştan aşağı, yine ifade ediyorum bu kürsüden ağzından salyalar akıyor. Biz öyle konuşmayacağız. Ve tamamıyla bir müfteri edasıyla yaptığı konuşma, iftiralarla dolu bir konuşma. 16 - 17 yıldır partinin başındasın geldiğin yer ortada. Ben ... kardeşlerime hep sesleniyorum. Partiyi küçülten bu adamla bir yere varamazsınız. Bu adam siyasette çırak bile olamadı, olamayacak da. Bunun varlığı ... teşkilatı için bir tehlikedir.

Bu yazılanları okuyunca, siyasetçilerin bir araya geleceğini tahayyül bile edemiyorsunuz ama siyaset sahnesi çok farklı. Bazen siyasette yirmi dört saat bile çok uzun olabiliyor Siyaset sahnesi kaygan bir zeminde yürüyor. Siyasetçiler, rakip olduğu partilerle yarın bir araya geleceğini düşünerek daha yapıcı söylemler içinde olmalılar. Biliyoruz ki 'Tarih hatayı affetmez. Özer YILMAZ