Şubat ayının son gününde yazıyorum bu satırları. Bazen mekanlar, insana orada olanları hatırlatır bazen de zaman tüm ağırlığını hissettirir bağrındaki yaşanmışlıklarıyla. Şubat ayı da zaman itibariyle farklı konuları hatırlatmaktadır bana.

Öteden beri, günleri arasına saklamış olduğu şehitlerden dolayı "şehadet ayı şubat" demek bir şuur meselesi olarak görülür katımda. Çünkü bir cuma namazı çıkışı İstanbul Fatih cami avlusunda hakka yürüyen Metin Yüksel... İstiklal Mahkemelerinin şapka için idam sehpasına çıkardığı ve böylece Peygamber Efendimizin davetine icabet eden Büyük İslam alimi İskilipli Atıf Hoca... Amerikadaki müslümaların ateşli davetçisi "şimdi şehadet vakti" diyerek kürsüdeki konuşmasını tamamlayamadan siyahi bedeninde açan kızıl güllerle Rahman'a kavuşan Afro Amerikalı Malkom X (Malik El-Şahbaz)... Mısır'da kurduğu İhvan-ı Müslimin hareketiyle yeryüzü müslümanlarının yüz akı olan davetçinin bir konferans sonrası arabasının yolu kesilir; önce silahı alınır ardından suikastle şehitlerin seyyidi Hz. Hamza'ya ruhunu yoldaş eyleyen Hasan el-Benna... Şahadetleri gözünüzün önünde canlanırken... Yakın zamanda Avusturalya'da cami açılışına giderken suikast gibi bir trafik kazası ile can teslim eden Prof. Dr. Mahmut Esat Coşan ile bir ömür ibadet aşkıyla siyasi alanda Mücahit Erbakan nidalarıyla meydanlarda Hakkı haykıran Prof. Dr. Necmettin Erbakan gibi önemli öncüler de Hakka yürüdü şubat ayında. isimlerini sayamadığımız nice şehadet yolcularına selam olsun...

Cenab-ı Allah, biz kullarına bir şey yaptırmak istediğinde farklı bir metot ortaya koyduğunu hissediyorum. Mesela hayat kaynağımız Kur'an-ı Kerim'i okumamızı istediğinde -ki istiyor- telaffuz edilmiş her bir harfine 10 sevap veriyor. Okunan harflerin taşıdığı mananın günlük hayata tatbik edilmesi, uygulanması apayrı bir sevap...

Başka bir mesela... En zor ibadetlerden biri olan hem insanı hem de toplumu büyük ölçüde değiştirebilen oruç ibadetini yaparken Rabbimiz, sevapları yazan meleklere: "kulumun tuttuğu orucun sevabı bana aittir. Ona ecrini ben vereceğim" demiş olması...

Cenab-ı Allah şöyle demiyor: "Siz benim kullarımsınız, emrettiğimi yapacaksınız" gibi kuru ve sert bir emir yerine bir bilinç ile yüksek sevaplardan bahsediyor. Bu örneklerden de anlayacağımız üzere Rahim olan Allah, İslam dinini hayata hakim kılmak için çaba sarf eden ve bu uğurda mücadele ederken son nefesini verenlere sıradan bir "ölü" demiyor ve onları her "daim diri" olan şehitler olduğunun vurguluyor.

İnsanoğluna en mükemmel hayat tarzı olan İslam dinini, yaşama ve onu toplumun her safhasında yani siyasette, ekonomide, sosyal ve kültürel hayatta vb. geçerli olsun diye en uygun bir şekilde mücadele eden hayatını mücahit olarak yaşayıp ahirete göç edenler de şehitler kervanında yerini alacaktır umudundayız.

Bu dünya hayatından ahirete göç ederken şehadeti seçenlere Yüce Rabbimiz o kadar çok izzet-i ikramda bulunuyor ki cennete girmiş hiçbir insan oradan çıkmak istemezken şehitler bir kez daha dünyaya dönüp Allah yolunda ölmeyi dilemiş oluyor. Hatta Peygamber Efendimiz (sav) bile "şehit olmayı istediğini, tekrar dirilip tekrar şehit olmayı istediğini" bizlere beyan ediyor. Bu şehitlik öyle mükemmel bir makam ki.

Ayrıca Peygamber (sav): "Ümmetimin fesadı zamanında kim sünnetime yapışırsa bin şehit sevabı vardır." buyurmuştur. Bu sefer sünnet-i seniyyeye uymanın ne kadar kıymetli olduğuna işaret etmiş ve şehitliğe bağlamış meseleyi. Bu son noktadan başa dönecek olursak Peygamber Efendimiz (sav)'in hayat tarzını kendi hayatına uygulayanların büyük mükafat alacağını anlıyoruz.

Şubatı, şehadet ayı olarak bitirirken "bin yıl sürecek zulmün" başlangıcı olarak isimlendirilmiş 28 Şubat üniversitelerde ve kamusal alanda başörtüsünü yasaklayan kararların karanlığına işaret edelim. Bu zulmü es geçmeyelim. Onların bir planları vardı, Rabbimizin de bir planı. Zafer günlerini insanlar arasında devri daim ettiren Cenab-ı Allah 28 Şubat gibi zulmü çok kısa zamanda yerin dibine geçirmiştir.

Dünya tekrar tehlikeli günlere kapı araladı. Böyle bir zamanda şehitleri hatırlamak ve şehadet bilincin ateşini harlatmak lazımdır.