Yüreklerin ortasında patlayan bombalar sadece Ankara Garının önünü darmadağın etmez. Somut bombalar, soyut olan öfke bombasını nasıl da ateşliyor. Kan ve ceset manzarası üzerine yorum yapmak kaygan bir zeminde yürümek gibidir.

Kelimeleri severek ve seçerek tasvir etmek gönüllerdeki hisleri alevlendirmek yerine teskin etmek doğru olacaktır. Patlatılan bombaların güçlendirilmesi için yapılmış düzenekler görünen kısımdır. Ancak öfke tohumları atıp, haksızca hedef gösteren cümleler ve ardından seçim yatırımı ifade eden yorumlar görülmeyen düzeneklerdir.

Süreç bitmediğini herkes biliyor. Bugün, yarın, sonraki gün hatta gelecek sene anma programları düzenlenecektir. Bir tarafı suçlamadan yapılan ilkesel konuşmalar ruhların sükunete ermesi için yeterli olmayacaktır. Herkes işlenen cinayetin katilini arayacaktır. Bazıları bilip bilmeden işaret parmağını kaldırıp gösterecektir. "İşte bunlar..." Öfke sarmış beyinler, yaş dolu gözler inanamasa da o tarafa doğru tüm açılarıyla yükleneceklerdir.

İçinizde trafik kazası geçirenler varsa yakinen bileceklerdir ki, ilk andaki hisler çok farklı olur. Bundn dolayı Avrupa'nın bazı ülkelerinde kazadan iki saat sonra ifade alırlarmış. O tranva halinde insan kendisinde olmayabilir.

Kitlesel psikolojiyi tahlil eden sosyologlar, toplum hakkında tüm refleksleri bir araya toplayan inceleme ve araştırmalarını yaparlar. O bilgilere ulaşan toplum mühendisleri de, korku imparatorluklarını kurmaya başlarlar. Güçlü yönetimleri bile dize getirmek zor değildir bu yöntemle. "Geldikleri gibi gideceklerine" inandıkları siyasi liderlerine, seçmenlerinden bile baskı oluşturulmasını beklerler.

"Evet", der seçmen "o, meydanlarda bize neler yapacağını, nasıl davranacağını tek tek açıkladı. Biz de onu seçtik. Şimdi ağır gelmeye başladı söyledikleri ve yaptıkları. Çok can yanıyor, çok can toprağa düşüyor." Suçlanan odur, onunla birlik olanlardır. Bu gibi bir yargılamaya başvurulması istenecektir. Çabuk bir çıkarsamadır. Bu sonuca varmak için çok bilinmeyenli bir denklem kurmanın bir anlamı yoktur. Zira iş basittir aslında.

Patlayan bombalar, huzurla geçen günlerin ardından dünya haritasını yeniden dizayn etmek isteyen büyükler, güçlüler, palazlanmaya başlayan bir ülkeye, Anadolu'ya had bildirme eylemine başvurmuşladır.

Cumhuriyet tarihinin "en büyük suikastı oldu" diye yorum yapılıyor. Onca insanın ölümü, kime ne fayda getirir? Çok soru soruluyor ve ekranlarda boy gösteren yazarçizerler, sanatçılar, siyasiler yorum üstüne yorum yapıyorlar. Bendeniz yerel bir gazetede bunları yazıp dikkat çekeceğimi sanmıyorum. Zaten dinleniyor veya okunuyor. Kim, kime inanacağını; kim, kimin ağzıyla konuşacağını da biliyor. Buradan kanaatlere hükmetmek ve yön vermek gibi bir niyetimiz yok. Ancak içimizdekileri, duyduklarımızı bir toplama çabası bizimkisi. Tarihe not düşmek derdi kısacası.

İstikrarla giden, huzura kanat açmış bir milletin kanatlarını yolmaya çalışıyorlar. Sen basit bir martısın yükseklerde uçamaz, uzaklara gidemezsin göçmen kuşlar gibi diyorlar.

İstikrar için yollar yapılıyor, barajlar inşa ediyorlar, teknolojik gelişmelere hız veriliyor. Ne yapsın bunlara "dur" demek isteyenler. "Ben daha iyisini yaparım" diye bir yan yol, ben daha büyüğünü inşa ederim diye bir tane daha baraj mı yapsınlar?

Maden ki insanın yaptıkları yapacaklarına bir delil, bir işarettir. O zaman millet bakacak; kim yapıyor, kim onarıyor, kim kuruyor, kim yıkılmadan dik duruyor. Onu destekleyecek, geleceğini onun yaptıklarıyla belirleyecek.

Bir Nasrettin Hoca ferasetinin bürümesi yetecektir milletimize... "Hırsızın hiç mi suçu yok?" diyecek millet fertlerinden biri. Eşeği çalanlara suç bulmayıp, "damın/ahırın kapını sağlam kapasaydın, alarm koysaydın(!)" gibi laflarla Nasrettin Hoca'yı suçlayanlara verilen ferasetli bir cevaptır: "Bombayı patlatanların hiç mi suçu yok."

Nasrettin Hocamızın ilmi feraseti ile bakacağız geleceğimize. "Parayı veren, düdüğü çalar." Sen kötülük yap, sen senaryolar üret, zavallı insanlara her türlü zalimliği reva gör, sonra da kendini yiyecek bir kurda aşık bir kuzu olmasını bekle. Millet artık o kuzulardan değil ve olmayacaktır sanırım.

Ölenlerin taksiratlarının affedilmesin Rabbimizden niyaz ederim.