Bir ödev yıktım öğrencilerin önlerine o derste.

"Yazarımız, romanı çok güzel bir şekilde, değişik açılardan eleştirmiş yani değerlendirmiş. Bu metni okuduktan sonra sizlere kağıt dağıtacağım siz de bu değerlendirme metnini değerlendiren bir yazı yazacaksınız" dedim.

Ufak bir itiraz sonrasın da çok bilmiş geçinen bir öğrenci "hocam sistem böyle" deyiverdi. Evet, bir günah keçisi bulunmuştu: Adı, sistemdi. Her türlü kusurumuzu, her türlü acizliğimizi, her türlü başarısızlığımızı absorbe edebilecek tek sorumlu sistemdi.

Tabii meseleyi derin derin düşünmenin bir anlamı var mıydı, bilmiyorum. Evvelemirde gördüğüm şu ki ödevi yapma gayretlerinin olmayışı ya da yazmak istemeyişlerini sistemin boynuna vebal kılmışlardı. "Sistem böyle" sözü aynı zamanda bir kaçış sözüydü. Siz bu ibareyi her duyduğunuzda karşınızda kendi/şahsi gayretinizle düzelmeyecek kocaman bir canavar duruyor sanırsınız. Ben de bir öğretmen olarak boynumu büküp "evet, maalesef sistem böyle" deysem sizin tembelliğinize kucak açmış olurum.

Bir düşünmek lazım. Sistem denilen şey nedir? "Böyle" diye tarif edilen hal nedir, neler olabilir?

Yine daldık derin düşüncelere, işin yoksa düşündur. Yani sistemin nasıldığını konuşmak, sistemin kim tarafından kurulduğunu bilmek, sistem ne istiyor'u fark edebilmek... Sistemin parçaları, sistemin işleyiş tarzı, sistemin sonucu ve sistem karşısında bizim tutumumuz ne olacak?

İsmet Özel bir zamanlar demişti bir kitabında: "Sisteme karşı savaşmak durumunda olanlar, bir zaman sistemle uyum halinde yaşarken sonradan nasıl ona karşı çıkacaklar, asimile olmazlar mı?" diye sormuştu...

Sistemin ortaya çıkış sebepleri, sistemi besleyenenler, sistemden çıkar ve medet umanlar?

Bu soruların her biri cevaplanmalı. Belki de evvelemirde sistemin adı konmalı.

Lakin dünyanın kurucusu Allah'tır. Onun bir sistemi yok mu acaba insanlık üzerinde? İnsanlar, Allah'ın öngörmüş olduğu sistemin karşısında bir sistem kurduklarında ona ne diyecekler? Binbir görüntüsü olabilecek bu batıl sistem karşısında Yaratıcı tedbirini almış mı acaba? Bunlar da ayrı sorular tabii. Sadece Kitap ve Peygamber göndermesi sistemin fabrika ayarlarını korumak içindir deyip geçelim.

"Sistem böyle" sözü acizimizin tembelliğimizin bir kılıfı olmaktan öteye geçmiyor. Biz "böyle" diye ifade edilen hal ve hareketin karmaşıklığı içinde kendi şöylelerimizi yürütebiliriz. Onlar "böyle" istiyorsa biz de "şöyle" istiyoruz. Bizim dediğimiz olmalı, mutlaka bir çözümü bulunmalı, bir yol bir iz takip edilmeli böylelerin arasında.

Güçlü sistemlerin zayıf tarafları vardır. Bu zayıf tarafları, doğal olarak zaman içinde büyür ve yeni bir sisteme dönüşme imkanı oluşur. O zayıf tarafları onaramayan sistem zaman içinde kendi kendini yer ve bitirir.

Öğrencilerin gevşemesine sebep olan bu algılayışı kırmak, parçalamak... Bütün bunlara rağmen daha fazla çalışarak, okuyarak sistemin üzerine çıkmak mümkündür. Şeytanın varlığı günah işlememizin sebebi değildir. Biz tövbe eder, doğru olanı yaparsak, şeytanın kötü niyeti şöyle bir kıyıda duruverir.

Mazeret makinesi insan, tembelliğini, kendini kınayarak gidermeye çalışmalıdır. Sistemler İlahi sistem ve beşeri sistemler diye adlandırıldığı zaman çok genel bir çerçeve çizilmiş olur. Diğer sistemler bu ana sistemin alt başlıklar olabilir ancak. Sistem tıkırında işediğinde bir problem çıkmaz, sorun da olmaz ancak sistem bozulduğunda fark edilir.