Ahmet Hocam ne alıp veremediğin var şu sınıfla? Başka sınıflarda onların dedikodusunu yapıyor muşsun? Bir de gidip sınıfın ortasında "sizin dedikodunuzu yaptım!" diye çocukları tehdit edercesine söylüyor musun?
Tamam çocuklar bir derste şiir hakkında konuşamamış olabilirler? Yani kabul etmek lazım giriş konuşmasını da oldukça güzel yapmışsın, onlara önaçıcı birçok soru sormuşsun... Sadece o soruları cevaplanmış olsalarmış yine de 3-5 cümle söyleyebileceklermiş şiir hakkında...
Bak hocam, bunlar ergen, akılları kim bilir nerelerde geziyor? İmkanları olsa akıllarının peşine bedenlerinide sürükleyecek ama onları okulda bırakmak zorunda kalıyorlar. Bir sıranın üzerinde ya da bir koltuğun.... Kim bilir ne büyük dertleri vardır?!
Sen de hiç genç olmadın mı hocam? Senin de hayallerin, ideallerin yok muydu? Sana ders veren her hocanın ağzından her çıkanı birebir dinleyebildin mi? Tamam, bizim zamanımızdaki öğrencilik biraz daha farklıydı. Hatta öğrencilik yıllarında bazı derslerde düşüncelerini dakikalarca açıkladığını, anlattığın kadarıyla biliyoruz. O zamandan bu zamana bu köprünün altından çok sular aktı.
Hocam, sen çocukları sınav kaygısından uzak edebi zevk kazanacaklarını düşünerek dersi işliyorsun. Bu hoş görülebilir bir şey, hatta Milli Eğitim'in de istediği şey bu, ama... Bir de sınav gerçeği var. Çocuklar sınava girecekler ve buradan yüksek notlar almaları gerekecek; o yüzden derslerinizde sınavlarda neler çıkabileceğini söylemek gerekiyor.
Hem sen demiyor musun bu sınıfta bir ışık görüyorum diye. Dersine girmiş olduğum diğer sınıfta bu kadar uzun kompozisyon yazan öğrencilerin sayısı ile buradakilerin sayısı aynı değil diye?
Edebiyat dersinde kitaptaki metinleri okuma çalışması yapıyorsunuz tamam, sonra yazma çalışmasını yapıyorsunuz bu da tamam; bir de üstelik çok amaçlı salonda sahneye çıkarıp topluluğa hitap etme çalışmasıyla sözlü anlatım çalışması yapıyorsunuz.... İşte bu biraz fazla... Hocam bunlar müfredatın istediği şeyler, lakin her şey müfredata göre olmuyor ki...
Hocam, itiraz etmeyin. Yani bakın sizi anladığımı söylüyorum. Yaptığınız şeyin yönetmeliklere uygun olduğunu da söylüyorum fakat sizden kanunsuz bir şey talep etmiyorum, diyorum ki çocukların istekleri de önemli.
Hem bazı öğrencilere de kafayı takmışsınız sanki. Dikkatini toplayamayanlar, derste arkadaşının konuşmasını dinlemeyenler, başka derse çalışanlardan bahsediyorsunuz. Hocam bütün şikayetlenmenizin üstünde bunların delikanlı olduğunu, yetişkin bir insan olduğunu ve özellikle ergen olduğunu unutmayın.
Ya tamam anlıyorum, eğitim zor ve zahmetli bir iştir çocukların arzu ve isteklerine göre şekillenmemeli. Tamam, elimize bir müfredat var. Biz öğretmenler, çocukların isteklerinden daha fazla şeyler biliyoruz ve onların yetişmeleri için büyük gayret ediyoruz, etmeliyiz de...
Umarım, her şey sizin gönlünüze göre olur. Umarım, o sınıf yazı çalışmalarında kağıdın önünü arkasını doldururlar. Ümit ederim, bak bunu samimiyetle söylüyorum, o sınıfta çoğu öğrenci sahneye çıkıp herhangi bir konu hakkında anlamlı ve doğru cümle kurabilirler.
Ya Ahmet Hocam, keşke orada o derste ben olsaydım. Yani hazır böyle bir imkan vermişsin... Karşımda beni dinleyen insanlar, tepemde loş bir ışık, önümde mikrofon, sesimin ardında hafif bir fon müziği... Başlardım anlatmaya "benim hayatım şiir" gibidir...
Sonra tutmayın beni... Hem hayatımı anlatırdım hem de şiirden bahsederdim. Şiir gibi ölçülü ve uyumlu bir hayatım olsun isterdim. Büyük harfle başlar gibi büyük tebessümlerle güne başlamak, bitirirken günü zengin bir uyakla bitirir gibi gönül rahatlığıyla eve dönmek isterdim. O gün giydiğim pantolonum, gömleğim, ceketim, hatta kravatım, ayakkabılarım bile dizelerin konuğu kelimeler gibi uyumulu olmasını isterdim.
Günümü sabahtan öğleye kadar, öğleden ikindiye kadar, ikindiden akşama kadar dörtlük dörtlük böler her birine farklı anlamlar büyüklerdim. Hepsi, kişiliğimin ve karizmanın bir yansıması olarak bir fikre, bir düşünceye, bir manaya, bir davaya hizmet etmesini isterdim.
Yaptıklarıma ve söylediklerime şahit olanlar beni tanımasalar bile "işte böyle yapanlar şöyle şöyle insanlardır" demelerini isterdim. Hani şiirlerin son dörtlüğünde şairlerin ismi ya da mahlası olur ya aynı onun gibi. Yani hayatımda bir konu bütünlüğü olsun ve bu hayatım bir temanın etrafında şekillensin.
Hayatımın her anında kulluk temalı davranışlar sergileyeyim, bazen anlamı ve ahengi bozan kıllıklarımızı zaman içinde tövbe silgisi ile silivereyim.
Tamam Ahmet Hocam, tamam konuşmalarımızın hepsi aramızda kalsın. Biliyorum öğrencilere çok farklı yetenekler kazandırmak istediğini. Fikri hür, vicdanı hür nesiller çıksın diye gece gündüz okuyup araştırdığını. Hür fikirin önündeki engelleri tek tek aşmak için çocuklara kendi ruh dünyalarını ve fikir seviyelerini göstermek için kağıt ve kalemi işaret ettiğini...
Fakat bir şey de itiraf edeyim, keşke benim öğretmenim olsaydın. Seninle başbaşa verir güzel konuşmalar yapar, şiirler yazar, dergiler çıkarıldık. Hiçbir zaman geri adım atmaz bu edebiyat farklılığını beraber yaşardık.
Zil çalmak üzere ben sana nasihat edecek değilim ama yine de o sınıfta çok değerli öğrencilerimizin olduğunu biliyorum. Aslında sen de biliyorsun ya o yüzden bu kadar titizleniyorsun. Bu gençlikten hep birlikte ümitvar olmak durumundayız çünkü yurdumuzu emanet edecek başka birileri yok. Bu ülkeyi kalkındıracak başka gençlik yok. Milleti muasır medeniyetin ötesine geçirecek başta gençlik yok. Öyle ya da böyle bu gençliğe tüm gayretimizi feda etsek yeridir.
Şimdi hayırlı dersler Ahmet Hocam, hayırlı dersler.