Dedim ya bu sene Hz. Muhammed (sav)'in Hayatı dersine de giriyorum. Peygamber Efendimiz (sav)'in hayatını ele alırken değişik usüller takip edilir.

Bunlardan biri kronolojik sıra ile anlatımdır. Doğumundan önceki zaman diliminden yani cahiliye Araplarının yaşayışından, o bölgenin coğrafyasına, kültür ve sosyal hayatına dair meselelerin anlatımı ile başlanan bir usul. Ta ki son nefesini verip defin işlemlerine kadar ki sürecin anlatılması....

Siyer kitaplarımızda bu takip edilir ve bilimsel araştırma yapmak isteyenler bu çerçevedeki olayları bilirler. Lakin bir de konu bazlı/merkezli bir anlatım yöntemi vardır ki o da Peygamber Efendimiz (sav)'in aile hayatı, siyasi yönü, askeri yönü, ticari yönü, çocuklara davranışı gibi hayatından değişik örnekler ile anlatılabilen bir usül...

Bunların ötesinde bu sene onuncu sınıf Hz. Peygamberin Hayatı dersinde Peygamber Efendimiz (sav)'in bizzat ahlakı ve şahsiyeti konu edinmiş.

Peygamber Efendimiz (sav)'in güzel ahlakı yani tevazusu, cömertliği, kahramanlığı vb. hususlar tek tek ele alınmış.

Bu usul çerçevesinde ne amaçlanmıştır, merak edenlerimiz vardır. Burada sadece bize gönderilmiş Kutlu Elçi'nin ahlaki yönünü öğretmek değildir herhalde. Asıl mesele O (sav)'nun güzel ahlakını okuyan, inceleyen kişilerde de bu özelliklerin benimsenmesi ve ahlaki bir tutum geliştirmesi beklenir.

Yani Peygamberimiz(sav)'in şahsiyeti anlatılırken, Efendimiz (sav)'in şahsında, okuyan ya da dinleyen kişinin şahsiyeti de inşa edilir. Bir kişi bu konuları okurken niyetini bu şekilde ayarlamadığı müddetçe okuduklarından yeteri kadar istifade edemeyecektir.

Öyleyse bu tarz anlatımların, kişilerin üzerinde kalıcı olması için yapılması gereken birkaç noktaya dikkat çekmeliyiz.

Öncelikle "O'nda /(sav)'de sizin için güzel örnekler vardır." noktasında ruhen hazırlıklı olmalıyız. Hayatımızı onun hayatına, duygularımızı onun duygularına, düşüncelerimizi onun düşüncelerine, yaşantımızı onun getirdiği dine uydurma niyetine girmemiz gerekir. Bu kendi benliğimiziden çıkmak/ vazgeçmek değildir. Aksine kendi benliğimizi onun mübarek şahsiyeti içinde olgunlaştırma çabasıdır.

Şöyle tabiata bir göz attığınızda her ağaç kendi cinsine benzer olduğunu göreceksiniz. Bu benzeme sebebiyle bu ağaç öbürü değildir. Sadece benzemektedir. Onun da meyvesi, gölgesi, yaprağı vardır. O güzel ahlaka sahip olma baskısı dolayısıyla kendi irademizi iptal etmeyi düşünen kişiler yanılmaktadır.

Şu örneği de verelim; bir sürü ünlü futbolcu vardır. Hepsi futbol oynamaktadır, her biri kaliteli oynar ve güzel goller atarlar ama her birinin tarzı başkadır.

Biz de Peygamberimiz gibi tevazu sahibi O'nun gibi cesur, O'nun gibi cömert olmayı dilesek bile mutlaka kabiliyetimiz oranında anlayışımız düzeyinde fark olacaktır.

Çünkü Efendimiz(sav)'in ifadesine göre "Beni Rabbim terbiye etti, ne güzel terbiye etti" seviyesinin çok aşağılarında olduğu bilincindeyim zaten. Onun gibi olamayız, demek yerine ona benzemeye çalışmalıyız. Bu gayret içinde bulunmalıyız, demek daha anlamlı ve mantıklıdır.

Peki bunu nasıl yapacağız?

Dersimizde Hz. Peygamberin güzel ahlakından birini okuduğumuzda öğrencilerimize bir ödev vereceğiz anlayıp anlamadıklarını kontrol etmek adına. İzlediğiniz filmlerde, okuduğunuz romanlarda, çevrenizde gördüğünüz insanlarda tevazu örnekleri tespit ediniz ve bunları derste bizimle paylaşınız, demeliyiz.

Bu dersi yaptıktan sonra ikinci aşamada "şimdi siz de tevazu/alçakgönüllü davranışlar yapınız... Siz de cesaret gösteriniz... Siz de cömertlik yapınız, diye tamamlayıcı bir ödev daha vermek gerekir.

Mademki bir şahsiyet inşa ediyoruz, bu şahsiyet inşasını teşvik edici zihinsel arka plan ve duygu coşkunluğunu da ayet ve hadislerin gölgesinde tanzim edilmesi gerekir. Rastgele yaşanmış davranışların ardından örnek alınmış bir hayata dönüş yapmanın dikkatini, disiplinini ve titizliğini de aşılamak lazım. Sürekli öğrenmek, sürekli iyi insan olma çabasında takdir etmek gerekir.

Bir Beden Eğitimi dersinde voleybol oynamak isteyen çocuk öncelikle öğretmeninden bunun nasıl yapıldığı ile alakalı tarif alır. Sonra öğretmeni ona tarif ettiği şekilde uygular. Meseleyi kavramış delikanlı bedensel duruşunu, topu tutuşunu, parmakların duruş şeklini öğretildiği gibi yapar. O servisi çeker. Eğer başaramazsa tekrar tekrar devam eder. Nihayet başardığında mesele kavranmıştır.

Bir ahlaki özelliği kazanmak, bir güzelliği benimsemek ve bunun için çaba sarf etmek ve hatta o güzelliği kalıcı kılmak zahmetli bir iştir. İnsan bu değişimin kendisine kazandıracağı güzellikleri aklına fikrine uydurmalı... O coşkuyu gönlünde yaşamalı ve rahat etmelidir. Kimse bir başkasını zorla bir ahlaka yönlendiremez, yönlendirse bile zorla kalıcı kılamaz.

Peygamber (sav)'in sünnetine uymanın getireceği ruh yüceliğini, sünneti işleme sevabını, dünyada seçkin ve saygın bir insan olmanın karizmasını; ahirette cehennemden kurtulmanın mutluluğunu, peygamber Efendimiz (sav)'in liva'ül-hamd sancağı altında gölgenin hoşluğunu, havzın başında onun sohbetine katılmanın lezzetini hissetmesi gerekir.

Son bir güzellik daha vardır ki o da Cennet nimetlerini gölgede bırakacak olan Allah'ın cemalini seyretmesi..

Bunca teşvik, bunca müjde karşısında ikna olmayan bir nefis için yapılacak bir uygulama daha vardır. O da korkutucu/ men edici ya da cezalandırma boyutudur. Lakin şimdilik ondan bahsetmeye gerek yoktur.