Müslüman Türk milleti, tarihin akışını değiştiren pek çok zafer kazanmıştır. Bu zaferlerin bazıları ise Ağustos ayı içerisindedir.

26 Ağustos 1071 Malazgirt zaferi, aynı tarihe denk getirilen 26 Ağustos 1922 Büyük Taarruz ve devamındaki 30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Muharebesi, 24 Ağustos 1516'da Yavuz Selim'in Suriye'yi fethini sağlayan Mercidabık zaferi ve yine aynı tarihe denk getirilen, 24 Ağustos'ta başlayan 2016'daki Fırat Kalkanı harekatı, vb.

Zaferlerle övünmek hakkımızdır fakat övünürken bu zaferlerin bize verdiği mesajlar da olduğunu unutmamalı yız.Örneğin bu zaferler ecdadımızın cesaretini, ufkunu, becerisini gösterir...Dinine ve vatanına olan kara SEVDAsını gösterir... Din-i İslamı ve Devlet Ebed Müddet'i yüceltme DAVAsını gösterir.Çalışmanın, okumanın, teknolojinin bizi düşmanlarımız karşısında nasıl üstün kıldığını gösterir.Zaferlerin bize gösterdiği bu gerçekler bu günümüze ve yarınımıza ışık tutmalıdır. Aksi halde, kuru kuruya zaferlerle övünmek çok fazla anlam ifade etmeyecektir.

Öncelikle bir sevdamız olmalı, sonrasında ise o sevdaya hizmet diye bir davamız olmalıdır.Sevdamız dinimiz ve ümmet olmalı, sevdamız devletimiz ve millet olmalı.Davamız ise sevdamızı yüceltme davası olmalı.Sevda ve dava yoksa ulaşılabilecek bir hedef de olamaz, hayatın amacı da olamaz.Bu durumda; sadece günübirlik zevklerin ve ihtiyaçların peşinde koşan, dünyayı putlaştıran, konforu için her manevi değerinden vazgeçen, sömürgen Haçlı-Siyoniste bir itirazı olmayan, milleti ve ümmeti umursamayan insanlar olarak yaşar ve ölürüz. Eskilerin deyimiyle, "ot gelir saman gideriz "

Oysaki bizim, atalarımızdan aldığımız sevdamız ve davamız var. Bizim dünyada verdiğimiz bir imtihanımız var. Elimizden geldiğince; Ülkemizi korumak, devletimizi yüceltmek, tüm Müslüman kardeşlerimizin dertlerine çare olmak, dünyadaki zulme engel olmak gibi dini, milli, insani vazifemiz var/olmalı...

Ne uğrunda yaşadığımızı, islami-milli-insani vazifemizi ne oranda yaptığımızı sorgulamalıyız. Büyük düşünmeli, büyük sevdası olan atalarımız gibi büyük davaların peşinde koşmalıyız.

Türk Birliği, İslam Birliği gibi hedeflerimiz olmalı.Türk-İslam Birliği denilince Haçlı-Siyonist'in uykusu kaçmalı. Onlar bizi paramparça etmek için her yolu deniyor üç yüz yıldır. Peki biz ne yapıyoruz? Mesela Afganistan'da 20 yıllık ABD işgalinde, enaz 2 milyon insan öldü. Yetmedi, ordan çekilirken Amerika Birleşik Şeytanları, yine onlarca yıllık fitne planınını yapıp çekildi oradan.Peki Irak, Suriye, Yemen, Cezayir, Sudan, Mısır, Filistin, Somali ve daha nice ülkede kan, gözyaşı, zulüm, sömürü, tecavüz, işkence, göç, açlık, sefalet... Bunlardan hiç mi rahatsız olmuyoruz? Şeytanın çocuklarının bu dünya düzeni hep böyle sürecek mi? Bizim bu dünyayı değiştirmek gibi bir hedefimiz bir davamız olmazsa yarın Hakkın huzuruna nasıl çıkarız? Çocuklarımıza yaşanılası bir dünyayı nasıl bırakabilir, vatanımızı şerefsiz ve acımasız SÖMÜRGEN güçlerden nasıl koruyabiliriz?

Atalarımız sevda ve dava diyip, değerlerimizi korumak için yüzyıllar boyu mücadele edip can verdiler. Onların zaferleri bugün bize özgürce yaşadığımız bir ülke sağladı. O zaferler ile övünüyorken, bir yandan da atalarımız ne uğrunda yaptı bu mücadeleyi diye de sorgulamak ve dersler çıkarmak durumundayız.Çünkü, geleceğe güvenle bakmak için buna mecburuz.Çünkü atalarımızın düşmanları bize dost olmadılar, pusudalar !