Adam, muhabbet konusunun ne olacağını düşünürken senenin sonu gelmişti. Bir sondan bahsedeceksek aklımıza düşen ilk şey muhasebe yapmak olmalıdır, diye düşündü. Geçmişin muhasebesini, geleceğin planlamasını yapmak... Bu, insana iyi gelecektir. Hayatının daha bir anlamlı olmasını sağlayacak, ölmeden önce kendi hayatını değerlendirecektir.

Adam mükemmel olduğunu hissettiği bir yöntem bulmuştu. Bunlardan bir tanesi "vaktin hakkını vermek" diğeri de "Allah işini güzel yapanı sever" hadis-i şerifinin gösterdiği istikamet idi.

Adam fark etti ki bir senenin muhasebesi yapılabilmek için gün gün, hafta hafta ya da ay ay neler yaptığını bilmesi; doğrusunu yanlışını tespit edilmesi gerekiyordu. Daha, dün akşam ne yediğini unutan bir insanın on iki ay önce ne yaptığını hatırlaması zordu. Öyleyse yapması gereken şey, o vakit içinde tespit edilip icra edilmesi gerekiyordu.

Eğer yerinde ve zamanında, doğru şekilde tespit yapılmazsa Sözcü gazetesinin, "2020 yılının felaketleri arasında Ayasofya'nın açılışı" gibi bir hata yapmazdı. Bir insan karla zararı hesaplayamıyor ve aradaki farkı bilemiyorsa muhasebe kavramının yanından yöresinden bile geçmemelidir.

Adam, muhasebe konusunda derin derin düşünmeden önce tespit ettiği fikrin ardından gidilebilir olduğunu fark etti. "Vaktin hakkını vermek" diye açtığı yan başlık üzerinde eski bilgilerini anımsamaya çalıştı. Batı kültüründe "anı yakala' diye tercüme edilen ifadenin benzer karşılığı tasavvufta "ibnü'l vakt" olduğunu hatırladı. Belki de bu ifadelerin Türkçe karşılığı sadece "vaktin hakkını vermek" olduğunu bildi. Yani içinde bulunduğunu vakitte hangi iş yapılması gerekiyorsa onu en güzel şekilde yapmak.

Vakitleri tespit edilmiş bazı davranışlarımız din kaynaklıdır yani ibadetlerimizdir. Günde beş vakit namaz, haftada bir cuma namazı, yılda bir ay Ramazan orucu, vb...

Bu verilen örneklerin vakti geldiğinde, bunlara denk sayılabilecek başka bir ibadetle değiştirilemezdi. Oruç tutuyorum namaz kılmaya gerek yok denemezdi yani. Vaktin hakkını vermek gerekiyorsa, mutlaka namazı vakitleri dahilinde kılmak gerekir.

Evine ekmek götüren bir baba mesai saatleri içinde işinde olmalıydı. İşini bihakkın yerine getirmeli, savsaklamamalı, yapıyormuş gibi görünmemeliydi. "Vaktin hakkını vermek" ifadesi "Allah işini güzel yapanı sever" ifadesi ile taçlandırılmalıydı.

Mademki Mahkemeye Kübra'nın mutlak hakimi Cenab-ı Allah'tır öyleyse Onun sevgisini ve takdirini kazanmak için, yapılan her meşru işin başında Onun gözetlediğini hissetmeliydi.

Rızkına vesile olan günlük işlerini samimiyet ve gayretle yapıldığında hem helal kazanacak, hem patronu, hem de arkadaşları takdir edecekti. Lakin tüm bunlardan öte Allah'ın sevgisini kazanacaktı.

Takvimler 31 aralığı gösterdiğinde başımızı şöyle gerisin geriye çevirip 365 günde neler yaşandığını hatırlamaya çalışmak... Onun yerine gece yatağa girdiğinde günün muhasebesini yapıp hesabı kapamak en doğrusu, belki de en kolayı idi. Nasıl ki maliyeciler, günün sonunda, ayın sonunda hesaplamalar istiyorlarsa aynı mantığı amellerimiz üzerinde de uygulayabilirdik.

Velev ki kulluğumuzda bir hata yaptık, tövbe edip vazgeçmeli ve dosya kapanmalıydık. Ya da bir insanın kalbini mi kırdık hemen özür dileyip helallik dilemeliydik ve o hesabı da kapatmalıydık.

Gönlünden habersiz bir hayat yaşamak, muhasebeyi karmakarışık etmek demektir. Gönlümüzün kabul ettiği ilkeler, sınırlar ve prensipler vardır. Hayatımızı onlara göre yaşarsak muhasebe işi de kolaylaşır.

Yeni bir yıla başlangıç yaparken vakti belirlenmiş davranışlar ameller devam edecektir. Onun dışında çoluk çocuğumuza rızık kapısı olarak belirlediğimiz işler samimiyetle ve gayretle bereketlenecektir.

Yeni yılda çoğu şey aynı devam ederken ufak tefek yenilikler gelişmemize ve artmamıza vesile olacaktır. Böylece ilahi kelam da buyurulduğu gibi (Haşr Süresi 18) Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın....

İşte dün yani geçmiş Yani dünya hayatının mahiyeti ve yapılanların hepsi "Allah'a karşı gelmekten sakınmak " ile temellendirilmelidir. Bizim için değerli olan ve yarın karşımıza çıkacak davranışların çerçevesini bu ifade belirlemektedir.

Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder (Yusuf Suresi 53)

Muhasebe yaparken kendimize karşı adil bir hakim olmak zorundayız ne kadar da zor olsa bile. kendi için bize kurduğumuz mahkemede aklanamadıktan sonra kılı kırk yaran ilahi mahkemede yüzümüz kara çıkabilir.

Bu muhasebeden olumlu sonuç almak için samimiyetle gayret etmeli ve salih insanlarla beraber olmalı, güzel ve doğru şeyler ile zihnimizi gönlümüzü doldurmalı...

Muhasebeniz, cennet biletiniz olması temennisiyle...