Bir kervan daha yol aldı cennete, soğuk bir Şubat günü, dik yamaçlı Gara'dan... Şehitleri bağrında barındıran bir mübarek zamana döndü yine Şubat. Öteden beri Metin Yüksel, İskilipli Atıf Hoca, Hasan El Benna, MalcolmX yani Malik El-Şahbaz gibi İslam için mücadele eden şehitlerin ardından Mahmut Esat Coşan ve Erbakan Hoca da bu kervana katıldılar...

Toprağın her bir karışını kanlarıyla sulayan şehitlerimiz takvimin de her bir gününe adıyla sanıyla nam saldılar. Takvimin bir yaprağını çeviriyorsunuz falanca kişinin şahadet yıldönümü diye okuyorsunuz. Şehadet kelimesini duyunca içiniz bir an geçiyor.

Çünkü herkes ölümü bu sıfat ile karşılamaz. Kimi Hakka yürür, kimleri geberir gider. Kimi vefat eder, kimi eşekler cennetini boylar. Kimi rahmetli olur, kimi lanetli... Her ölüme, yakışan bir sıfat eklenir ve öylece uğurlanır hesap gününe...Lakin "şehadet" kelimesi Peygamber Efendimiz (sav)'in dahi arzu ettiği bir nam u nişane idi dar-ı bekaya göçerken.

Mübarek bir hadis-i şeriflerinde: "Allah yolunda şehit olsam, sonra tekrar dirilsem. Sonra tekrar şehit olsam, sonra tekrar dirilsem. Sonra tekrar şehit olsam..." diye on defa temenni etmiştir. İşte bu "şehadet aşkıdır" ki din uğruna, vatan uğruna, devlet-millet-bayrak uğruna canını hiçe sayma söz konusudur.

Bir canımız var, bir de cananımız.

Can da emanet canan da emanet.

Ne güzel bir yolculuktur şehadet.

Haftalarca hainlerin ellerinde, onca eziyet çeken ve yakın zamanda başlarına sıkılmış kurşunla şehit edilmiş vatan evlatları ciğerimizi bir kez daha dağladı geçti. Bu topraklar 13 tane şehit daha kazandı yakın zamanda. Milletimiz şehitleri ile var oluyor.

Sözün bittiği yer ve Mehmetçiğin kazandığı Zafer... Her biri vatanın güzide evladı olan ve günlerdir dönmesi beklenen ana kuzularıydı. Hainliğin, şerefsizliğin, vatansızlığın, kandırılmışlığın en koyusunu yaşayan zihniyet sahipleri bilmezler şehadetin tadını. "Her nefis ölümü tadacaktır" buyurulur ilahi fermanda. Onların kanları pis kokarken şehitlerin kanları Allah katında mis gibi kokar. Onlar hem kendilerine yazık etmişler, hem bu vatan evlatlarına hem de ahiretlerine.

Ölümün kapattığı gözleri kapkaranlık bir dünyaya açıldığında nasıl bir gafletin içinde olduklarını anlasalar bile onlar için çok geç olacak. Lakin şehadete kavuşmuş yüce gönüllü insanlar yani şehitler gözlerinden kalkan perdeyi fark etmişler ve maveraya tebessümle uçup gitmişlerdir. Cennet bahçelerinde, salınan tuba ağaçlarının gölgelerinde binbir çeşit nimetler eşliğinde yeni bir hayata kavuşmuşlardır.

Birileri cehennemin yüzleri yalayan sıcak alevi karşısında eriyip giderken diğeri şahadet şerbeti içmenin getirmiş olduğu mutlulukla gülümser.

Geride kalanlara düşen şey; ellerini semalara kaldırıp önden gidenlere yetişmek için Rahmandan taleplerde bulunmak. Onların kanı yerde kalmayacağına ahdetmek ve bu güzel vatanı özel insanlara bırakmak için azami gayret sarf etmek.

Metin Yüksel, İskilipli Atıf Hoca, MalcolmX, Hasan El-Benna... Üniforma giymiş askerlerimizden değildi. Lakin yaşadıkları zaman dilimi içinde din-i mübin İslam'ı en yücelere taşımak için ellerinden gelen bütün gayretleri göstermiş, fakat zafer günlerine erişememişlerdi.

Bize düşen bir şehidi diğerinden ayırmadan ruhlarına Fatihalar okumak, hatimler indirmek, dualar etmek ve salavat getirmektir. "Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyiniz. Onlar diridirler fakat siz anlayamazsınız." Bir nebze vakıf olmak gayretiyle Allah taksiratını affeylesin ve bizleri şefaatlerine nail eylesin... (Amin)