Gündemi yazmak, acıyı yazmakla eş anlama geliyor şimdilerde. Bir günde gündem değiştirecek o kadar çok olay oluyor ki insan birinin derdine düşemeden öbürüne gözü kayıyor. Bir filmin kareleri gibi bir anda her şey değişiyor.
Ancak böyle birbirinden bağımsızmış gibi görünen olaylar, ilerleyen dakikalarda bir yerde birleşiyor ve böylece bir bütünün anlamlı parçası oluşuyor. Helal Gıda Hareketi Başkanı dün akşamki programda doğal beslenme konusunu işlerken bir çok siyasi konuları yönlendirenlerin ve sağlıkla ilgili çalışmalar yapanların aynı eller olduğuna işaret etti. “Adam dünyanın en büyük ilaç fabrikasını kurmuş ve sen doğal bir beslenmeden bahsettiğinde birileri karşı bir dille cevap veriyor” diyor.
Doğal ve sağlıklı beslenme, gündemden hiç düşmeyecek bir konu iken, heyecanı olmayan üçüncü sırada yer alıyor. Silahlar konuştu mu heyecan artıyor. Hele de adliyede bir savcı, rehin alınıp ardından şehit edildi mi Anadolu bir yürek oluyor ve tekbir getiriyor. Allahu ekber O savcıyı yetiştiren babanın sözleri bir harika… Tevekkül ve teslimiyet. Üzülüyorum ve hamd ediyorum, diyor.
Tanıyanları, “çok iyi bir insandı, çok mütevazi biriydi” diye şahitlik yapıyor. Sanıyorum ki “kör ölür badem gözlü olur” sözünü hatırlamak istemiyoruz. Çünkü Mersin İmam Hatip Lisesi mezunu, liseyi terzilik yaparak okumuş, işinde de oldukça başarılı biriymiş… Neredeyse Berkin’in dosyayı çözmek ve suçluları tespit etmek üzereymiş.
Anadolu insanı sevdiği hizmetkarların kabirlerini şaşalı yapar ve ona olan sevgisini böylece göstermek istermiş. Cenaze namazının kalabalık oluşu, bize gönüllerdeki yerinin kıymetini gösteriyor. Sıradan, bilinmeyen bir savcı iken şimdi milyonlarca insan -ki aralarına nefsimi de katabilirim- onun için ağlıyor. Bir açıdan da insanın “ne güzel hicret” diyesi geliyor.
Olaylar, filmin sonunda birleşecek ve hikaye tamamlanacak. “Hedef 2023” cümlesinin verdiği rahatsızlık. Çözüm sürecini benimseyen Güneydoğu insanı ve Başbakan, Cumhurbaşkanı… Bu kadar sevinç dolu, heyecanlı günleri hangi dönemde yaşadı acaba Türkiye. Başına onca çorap örmeler, onca entrika ve tuzaklar. Millet kimin sesine kulak vereceğini zaten sandıkta söylemiş. Dolayısıyla bu adam, bu uzun boylu adam filmin sonunu söylüyor, senaryoyu yazanları ifşa ediyor.
Bir de Kur’an okuyor yanık sesiyle… İnsanlar, devletin güvenliğinin ve memleketin kazancının istikrarı yürütecek insanların elinde olduğunu biliyor artık. Anayasa kitapçığının savruluşuyla savrulan bir Türkiye’den, darbelere dayanıklı bir iradenin ardında durmayı daha akıllıca görüyorlar.
Elektrik kesintisinden, savcının şehit edilmesinden tutunda daha bir çok şok edici olayla karşı karşıya kalsa da millet, çözüm sürecine ve çözüleceğine inanıyor tüm bu sorunların. Sorunlar çözülecek ancak bitmeyecek. Çünkü dünyada rahat yok buyuruyor Sevgili (sav)
7 Hazirana kadar tarihi yürüyüşü durdurmak isteyen bir seri tuzaklar ve tuzak kuranlar olacaktır. Üst akıl denilen bir global akıl, dünya üzerindeki kurulu düzene hizmet etmeyecek, kendisinin çıkarlarına aykırı ters düşebilecek her yürüyüşe çelme takmak isteyeceklerdir. Tarih içindeki büyük yürüyüşler güçlü liderlerin öncülüğünde olmuştur. Oluşan siyasi birliktelik, huzurun ve istikrarın garantisidir.
Güçlü ve kötü adamların kazanması, ümitleri bir kez daha kırabilir. Gerileme döneminden beri zihinlerimize kazınan özgüven kaybını çağdaş dünya zamanında tekrar elde edecek gibiyiz.
Şehitlerden emanet kalan bu vatan yine şehitlerin kanlarından yeşerecek ve yükselecek. Şehit kazanan milletler doğru yolda olduklarının bilecekler. Rahman, rızasına uygun davrananları cennet ile mükafatlandıracaktır. Bu vahim olaylarla istikamet çizmeye çalışanların, akılları ve işaret taşları bitmiştir. Artık onların dediği değil Allah’ın dediği olacaktır. O akıl artık ihtiyarlamıştır. Ne kadar da cilalayıp süslense artık ya boya tutmuyor ya da bu milletinin altın suyuna batırılmış sahtelerle işi yoktur. Şimdi hakiki olanın peşindeyiz, perdeleri yırtan, hakikati işaret eden parmağın gösterdiği yere odaklanıyoruz.