"Bu gün bir şehit daha kazandık" diye bir ifade kullanmıştı gençliğimde dinlediğim bir Afganlı komutan. O zamanlar (1979) Ruslar, Afganistan'ı işgal ediyorlardı. Bizler "Hicret Günleri" isimli kitabıyla tanıdığımız Meral Maruf'un kardeşi İnegöl'e gelmişti. Gençlik heyecanı ile gönlü çarpan bir avuç genç olarak dinledik mücadele, sıkıntı ve fedakarlık dolu savaş günlerini.

"Evinden şehit çıkmayanlar, toplumun arasında başı dik gezemezler" cümlesi de o günlerden zihnime kazınmış bir cümledir. "Allah, şehadetini kabul etsin" duaları bolca söylenirdi o günlerde.

Şehitlerin çevrelediği zamanları yaşıyoruz.

Şimdilerde terörle ülkemizin başı beladadır. Ama ben söylüyorum ki "düşman" iyidir, adamı dik ve dinç tutar. Sanal savaş senaryolarının ötesinde gerçekçi bir durumdur içinde yaşadığımız. Şehitlerle kazanılmış Anadolu toprağı, yine de şehitlerle korunacaktır. "Ateş düştüğü yeri yakar" doğrudur. "Tabii sizin kimseniz ölmüş değil" gibi düşük kaliteli sözlerle muhatap olmak istemem. Eşini kaybetmiş bir şehit hanımın ya da şehit anasının yürek yangınını kavramak mümkün değilmiş gibi davranmak istemiyorum.

Gözlerimi kapatıp, sevdiklerimin bu uğurda toprağa düşmesini düşünmek zor değil benim için. Esasen bu sen-ben, ben ya da o, tartışması değil. Bu lakırdıları bir kıyıya bırakalım ve şehit kazanmak kavramına odaklanalım.

"Şehit kazanmak" ne hoş bir ibaredir. İçini doldurmak için uzun uzun yazmaya gerek yok. Şehit Allah'ın adaletine şahit olmuş yüce bir insandır. Hayatta en değerli olan canını Hak yolunda feda eden bu yiğit insanları ancak kazanmış olabiliriz.

"Şunca polisimizi/askerimizi kaybettik", nasıl moral bozucu bir ifade. "Kaybetmek" üzücü bir psikolojik haldir. İnsan yakının şehit verince üzülmüyor mu? Evet, üzülüyor. Fakat cümleyi doğru kuralım. Kazanmak sevindirici bir şeydir.

Zorla "Polyannacılık" oynamayalım, diyenler varsa bilsinler ki böyle şehit haberini duysa bile insan üzülür ama yıkılmaz ve dimdik ayakta kalabilir. Hayat devam edecek ve şehitlerin kanlarından parıldayan ışıklarla vatanın sınırları aydınlanacaktır. Güzel ve olumlu ifadeler insanın moral bakımından çöküşünü, dağılmasını engelleyecektir. Yarın, belki yarından da yakın bir zamanda şehitlerle buluşmak için sadece sayılı günleri geçireceğiz. Yatcaz kalkcaz, yatcaz kalkcaz inşallah mahşerde buluşacağız.

Bir ülke ile savaşmadan onu dize getirecek kandırılmış, kafası yıkanmış bir güruhu harekete geçirmek çok adice bir yöntem olsa da çağın kaypak ülkeleri bunu kullanıyorlar. Her gün kalkıyor, "Bu günde acaba şehit kazanacak mıyız?" diye haber izliyoruz. Bir maşa olarak çalışan pkk militanları kapkaranlık günlere gözlerini açıyorlar ve ülkenin kazanımlarını kaybetmesine sebep oluyorlar.

Bir devlet kurma hayali her dönemde ve her millette mi işe yarar? İş makinelerini yakan, sağı solu yıkan zihniyet mi bir devlet kuracak? Şaşarım hatta şaşakalırım. Aslında biliyoruz ki batılı ajanların yıllar önce Osmanlı halklarına yaptığını bir kez daha sahneliyorlar. Kışkırtıyor, bölüyor, sonra ele geçiriyor. İstediği gibi yönetiyor.

Şehitler bu kirli tuzağı bozmak için o pak vücutlarını kirli çarkın dişlileri arasına bırakıyorlar. Kanları pis değil, mis gibi kokuyor. Onların değerinin Allah katında daha kıymetli olması için mücahit olmaları gerekiyor.

Allah yolunda mallarıyla canlarıyla savaşanlar, çok karlı bir alış veriş yapmışlardır. Canımızın sahibi Rabbimiz emaneti kendisine vermemiz karşılığında zemininden ırmakların aktığı, koyu gölgeliklerin bulunduğu, her türlü nimetin önümüze konulduğu o cennetler verilecektir.

Şehit olanlar, ölümlerin en güzelini işaretlemişlerdir. İnancıyla imanıyla vatan savunması yapan, düzeni bozan bu zalimlere dur diyecek bu yiğitler her türlü saygıyı hak ediyorlar. Zatları kadar ölümlerinde eriştikleri makamdan dolayı seviyor ve takdir ediyoruz. Döktüğümüz gözyaşı bereketli yağmurlar gibidir ve gurbete çıkanların ardından dökülen bir tas suyun mesabesindedir.

Şehit kazandıracak kültürü kazanmamız lazımdır. Gönlümüzde dünya ve ahreti birleştirmemiz lazımdır ki şehitlere gıpta edebilelim.