Ne yazacağım konusunda hiç bir tereddütüm yok çünkü yazının konusunu gündem belirlemiştir. Seçim sonuçları konusunda yazmaktan kendimi alamıyorum. Zira dünden bu saate kadar seçimle içli dışlı olduk. Seçimin basit bir olay olmadığını daha önceki yazılarımızda not ettim. İnsanların yöneticilerini seçmesi, bedeninin davranışlarını kontrol edecek aklının sağlığı ile alakalıdır. Güzel işleri yapabilecek, sağlam ve selim olan akıl sahipleri, yöneticilik makamında bulunursa hayırlı işlerin yapılacağı muhakkaktır.

Bu teorik cümlelerden sonra güncele yönelik cümle kurmak gerekir. Seçimde sandık başkanı olarak görev yapmış biriyim. Her seçimde görev almayı vatandaşlık bilinci olarak kabul ederim. Sandığımda görevli diğer arkadaşlarla samimi, muhabbet dolu bir dil ile işimizi en doğru şekilde yapmaya çalışırız. Birbirimize çay ikram etmelerinden tutun da espri yapmaya kadar tatlı bir muhabbet ortamı oluştururuz.

Bir sandık görevlisi olarak önemle üzerinde durduğum şey; doğru Bir sayım ile sonuçları erkenden seçim kuruluna götürmektir. bir gün önce arkadaşlarla nasıl daha pratik bir sayım yapılacağını paylaşmıştım. Hatta bir iddiada bile bulunmuş, bu okulun kapısından oy çuvalı ile beraber ilkin ben çıkacağım demiştim.

"Erkek adam sözünde durur" kuralı çerçevesinde elimizden gelen bütün gayreti ortaya koyarak 10. sırada sonuçları teslim etmeyi başardım. Uzun kuyruklara takılmadan bu vazifeyi ifa etmenin rahatlığı ve sevinciyle eve girip ekranlara kilitlendim.

Seçim sonuçlarını izlemek her zaman bir endişe uyandırır ben de. Sonuçta milletin kararının ne olduğunu merak ederim. "Allah çalışana, gayret edene verir" olduğunu biliyorum. Çok sevdiğim, çok değer verdiğim, hayranlıktan öte muhabbet beslediğim Sayın Cumhurbaşkanımızın gayretinin, koşuşturmasının sandıklara nasıl yansıyacağını merak ediyordum. Zira kendisine olan muhabbetimizden dolayı bir an üzülmesini bile istemiyordum. Çoluk çocuk, ailece onu çok severiz.

Öyle birinin bizim inanç değerlerimizi taşıması, kadim tarihimizin ve milli bilincimizin doğrultusunda siyaset yapması, sevgimizin en temel noktasıdır. Dünya Müslümanlarının hukuklarını gözetmesinin yanında dünyadaki mazlumlara yardım etme anlayışı ile gönlümüze taht kurmuştur. Hatta zalimlere karşı dik duruşu, kimsenin söyleyemeyeceği cümleleri en üst makamdan, en gür seda ile zalimin yüzüne haykırışı bizleri çok memnun ediyor.

Bu ve benzer sebeplerden dolayı Cumhurbaşkanımızın hep güçlü olmasını seçimlerden hep bir/inci olarak çıkmasını temenni ediyorum. Tabii onu sevmeyenler de onun yaptıklarına diş bileyenler de yok değil. Ancak şundan çok eminim ki bu kişiler, kafalarına doldurdukları ideolojik fikirlerin tasallutundan kurtulamamış, kafası mazide kalmış, daracık düşünen, ebediyeti ve ebedi alemin endişesini hayatının merkezine yerleştirememiş gafil insanlardır. Bazı insanların yapılan bunca yatırımlara, bunca iyiliklere rağmen "bunlar, ne yaptı ki?" diyerek mevcudu görmezden gelmesi, inkar etmesi insanın kanına dokunuyor. Kimse özel hayatlarına dokunmasın da dünyanın tadına rahat rahat çıkarayım" diye kendilerine rehber olanları elinin tersiyle iten ve hakikatte ne yaptığını bilemeyenlerin karşısında Cumhurbaşkanımızın sevinç dolu sesini duymak istiyordum. Şimdi son kozlarını oynayan ve ülkemizde kendi arzu ve istekleri çerçevesinde bir yönetim kurmaya çalışan zihniyetlerin neler yapabileceğini gün boyu takip ediyorum.

İstanbul ve Ankara'yı kazanmanın üzerinden söyleyecekleri sıradışı cümleleri ve üzücü yorumları dinlemeye katlanıyorum şimdilik. Sonuçta inanmış bir Mü'min olarak "sizin şer bildiğinizde hayır; hayır bildiğinizde şer olabilir. Siz bilmezsiniz Allah bilir" ayet-i kerimenin dizelere vurulmuş ifadesi ile bitirelim. Hak şerleri hayreyler / Zannetme ki gayreyler/ Arif anı seyreyler / Mevlam görelim neyler/ Neylerse güzel eyler.