Erbab-ı kalemden bir adam gözlerini ekrandan ayıramıyordu. Necip bir milletin tercihini merak ediyordu. Millet sevinç içinde sokaklarda caddelerde coşuyordu. Bir şampiyonluk karşılaşmasının sonucu değildi izledikleri. Gözyaşlarını tutamıyordu ekranda gördükleri karşısında. İçi içine sığmıyordu, dualarının kabulü için çok dualar etmişti vaktinde.

Ülkesinin güven ve dayanışma ortamına çok ihtiyacı vardı. Geçen aylar içinde şehitleri verilmişti. Evlere ve yüreklere düşen ateş, güven ortamını da patlatmıştı. Ülkede siyasetin zayıf bırakıldığı sanılıp kaos ortamı ile yönlendirilmeye çalışılmıştı günlerce.

Milletin içinde bulunduğu günlerin, yakın tarihindeki dönemlerden çok farklı olduğu artık biliniyordu. Millet, kendi seçtiği adamın dik duruşuna hayran oluyordu. Gençler çılgınlar gibi seviyordu bu millet aşığı insanı. İsminin geçtiği her yerde gönüller coşuyor, eminlik vasfı güven veriyordu.

Yüreğini, milletinin yanından asla ayırmayan seçilmiş lider, sanki yedi düvele karşı savaşıyordu. Sabrı da yaşadılar, merhameti de yaşadılar hatta kaç zaferi beraber yaşadı milletiyle. Kalemine sevincinden bir damar bağlayıp içindeki heyecanı anlatacak kelimeler bulmakta zorluk çekiyordu erbab-ı kalemden bir adam.

Çalışmanın, gayretin, güvenin, tatlı sözlerin başarısını göğüsleyen milletin adamını gördü Konya'da. Elini sıkıca tuttuğu mütevazı eşi ile iktidara yürüyordu komşularının arasından. İktidarın yolu Mevlana'nın önünden geçiyordu. Meydanda oluşan memnuniyet mahşerine hitap etti: "Allah utandırmasın, sizin karşınıza başı önde çıkarmasın. Bugün bütün Türkiye kazanmıştır."

Onun dudaklarından kelimeler döküldükçe kalem sahibinin de pınarlar süzülüyordu gözlerinden. Berrak ve sıcak damlaları elinin tersiyle silmedi. Çünkü henüz liseli bir genç iken Allah'ın evi Kabe'nin kapısında yürekten ettiği duaları bir kez daha kabul edilmişti.

Temiz, tertemiz adamlardı otobüsün üstündekiler. Kocaman yürekleri iman doluydu. Kimseye en ufak bir kötülük düşünmüyorlar ve haksızlık yapmak istemiyorlardı. Yardım konusunda elinden geleni ardına koymadılar hiçbir zaman. Yakın-uzak tüm insanlara yardım ulaştırdılar. Mültecileri kardeş bildiler, zalimlere de çıkar gözetmeden karşı durdular. Her zaman ilkesel prensiplerle muhatap oldular. Hain ve kalleşlere nasıl bir sertlik gerekiyorsa öyle cevap verdiler.

"Bunca şehidi boşuna verdik" diyenlere bir kez daha söylemek gerekir: "Şehitler boşuna ölmezler." Tek başına herkesi kucaklayarak işbaşı yapanların yolunu aydınlattı. Hiçbir şehidin kanı yerde kalmayacaktı bundan sonra da. Sözün bittiği zamanın geride kaldığı çok oldu. Bir şehit için kaç bedel ödettirildiğini bilmişti millet. Şehidine sahip çıkan, vatanına sahip çıkan bir millet var atık. Çünkü millet şehidine sahip çıkına destek vermesini bildiği gibi zalimlere, hainlere ve onların gölgesinde yürüyenler de ders verebiliyor.

Seçim sonrası herkes sevindi. Üzülenler şok yaşıyorlardır. Bir müddet geçince rahatlayacaklar ve milletin verdiği dersi çalışacaklardır. "Durmak yok, yola devam" diyen bir Hoca, milletin önünde kararlı. Kadirşinas, vefakar bir liderle ufuktaki hedeflere yürüyorlar. Sokakların sevinci, caddelerin heyecanıdır dalgalanan. Sadece sandıktan birinci çıkma sevinci değildir bu. Vaad edilmiş bütün sözlerin yerine getirilmesinin kabulüdür bunlar.

Kalem erbabı adamın içindekileri anlatma çabasının bir parçasını okuyorsunuz. Aslında birilerine çağın Selahaddin Eyyübi'sini durdurmuştunuz hani diyesi vardı. Unutmadı ama başa da kakmadı. Sonra sevincine sevinç katan beldeleri düşündü: Bosna'nın sevincini, Gazze'nin memnuniyetini, Rabia Meydanında direnenlerin umutlarını, Mısır zindanlarını medrese eyleyenlerin sabrını düşünecekti. "Dünya beşten büyüktür" diyerek tüm mazlumların sesi soluğu Uzun adamın memnuniyetini sevincini düşünüp mutlu olacaktı. Onu Eyüp Sultan'da sabah namazında gördü. Gözü gönlü aydınlandı.

Tam bir dünya lideriydi o. Milletine güven veren, işaret ettiği yol ve yöntemlerle, ortaya koyduğu mücadele biçimleriyle maşaları tutan elleri kıran bir liderdi. İşin özünü bilip en doğrusunu yapmak için gönlünü dinleyen bir lider. Vekillerin adını milletin vicdanına yazabilecek kadar iç içe görebilen bir basiret sahibi...

Sözler birbirine karıştı, konu dağıldı kalem sevinçten ne yaptığını bile anlamıyordu. Sadece iman dolu yüreğini sevinç volkanında ısıtmak istiyordu. Saatlerce tv kanallarında onlarca yorumcu dinledi. Her birinin seçim sonuçlarını yorumlamasını dinlerken ağzı kulaklarına varıyordu. Memnuniyetten, heyecandan dağılmıştı ahengi. Dünkü, endişe/korku kader çizgisinde sevince dönüşmüştü. Hamd ve şükür zamanıydı. Allah'ın yardımı ile fetih geldiğinde .... Hamd ile Rabbini tesbih et.

Başını gururla dikme, mağrur bir şekilde göğsüne göm ve "yürekleri elinde bulunduran Rabbim her şeyi sen yaptın" makamında sukuta bırak kendini. Kalem erbabından bir adam şimdi gözlerini kapadı ve gönlünün götürdüğü yere uçuyordu.