"Ve Allah, seferden geri bırakılan üç kişinin de tevbelerini kabul etti. Yeryüzü, genişliğine rağmen onlara dar gelmiş, vicdanları kendilerini sıktıkça sıkmıştı. Nihayet Allah'tan (O'nun azabından) yine Allah'a sığınmaktan başka çare olmadığını anlamışlardı. Sonra eski hallerine dönmeleri için Allah onların tevbesini kabul etti. Çünkü Allah tevbeyi çok kabul eden, pek esirgeyendir." (TEVBE 118)

Sonra ellinci gecenin sabahında bizim evlerin birinin üstünde sabah namazını kıldım. Allah Teala'nın bizim hakkımızda buyurduğu gibi bütün genişliğine rağmen yeryüzü bana dar gelmiş bir vaziyette otururken, Sel' dağına çıkmış birinin en yüksek sesiyle : Ey Ka'b İbn Malik, müjde, diye bağırdığını duydum. Secdeye kapandım ve anladım ki bir ferahlık ve kurtuluş gelmiştir.

Allah Rasulü (s.a.) sabah namazını kıldığı sırada Allah'ın bizim tevbemizi kabul buyurduğunu ilan etti. İnsanlar bana ve iki arkadaşıma müjde vermeye geldiler. Birisi bana doğru at koştururken Eşlem kabilesi'den birisi de koşup dağa çıkmıştı. Zira ses, attan daha sür'atliydi. Bana müjdeyi veren sesin sahibi bana geldiğinde elbisemi çıkardım ve müjdesine karşılık üzerimdeki iki elbiseyi ona giydirdim. Allah'a yemin olsun ki o gün, benim o iki elbisemden başka verecek bir şeyim yoktu.

İki elbise ödünç aldım, onları giydim ve Allah Rasulü'ne (s.a.v) doğru yola çıktım. İnsanlar bölük bölük beni karşılıyor ve tevbemin kabulünden dolayı beni tebrik ediyor: Allah'ın tevbeni kabul etmesi kutlu olsun, diyorlardı. Nihayet mescide girdim. Allah Rasulü (s.a.v) mescidde etrafında insanlar olduğu halde oturuyordu. Talha İbn Ubeydullah kalkıp bana doğru koştu ve beni kucaklayıp tebrik etti. Bu davranışını hiç unutamam.

Allah Rasulü'ne (s.a.v) selam verdiğimde sevinçten yüzü parıldayarak: Annenin seni doğurduğundan beri üzerinden geçen şu günde sana hayrı müjdelerim, buyurdu. Ben: Ey Allah'ın elçisi, senin katından mı, yoksa Allah katından mı? diye sordum. Allah Rasulü (s.a.); bilakis Allah katından, buyurdu.

Allah Rasulü (s.a.) sevindiği zaman yüzü aydınlanır ve sanki bir ay parçası olurdu da sevinci bundan bilinirdi. Önüne oturduğum zaman : Ey Allah'ın elçisi, tevbemin kabulü nedeniyle Allah ve Rasulü için malımdan bir sadaka vermek istiyorum, dedim. Malının bir kısmını kendine ayır, bu senin için daha hayırlıdır, buyurdu.

Ben: Hayber'deki hissemi tutuyorum, deyip şöyle devam ettim: Ey Allah'ın elçisi, Allah Teala beni yalnızca doğruluğumdan dolayı kurtarmıştır. Kaldığım sürece yalnızca doğruyu söylemem muhakkak ki benim tevbemin kabul olmasının nedenidir, dedim, Allah'a yemin olsun ki Allah Rasulü fs.a.v) ne doğruyu söylediğimden beri Allah Teala' nın hiç bir müslümana bana verdiğinden daha güzelini verdiğini bilmiyorum. Allah Rasulü (s.a.) ne bu sözleri söylediğimden beri Allah'a yemin olsun ki şu günüme kadar asla yalana teşebbüs etmedim. Bundan sonra da Allah'ın beni bundan koruyacağını umanm. (YARIN DEVAM EDECEK İNŞALLAH!)