KÜÇÜK ALEM, BÜYÜK ALEM: Bir noktaya daha dikkat çekelim; K.Kerim'de 'arz, yer' kavramı tekil yer alırken, gökten bahseden ayetler çoğuldur. Ayetlerde, gökler anlamında semavat kelimesi yer almaktadır. Kur'an'ı kerimde arz ve semavat kelimeleri çoğunlukla birlikte yer almakta ve 176 defa tekrar edilmektedir.

Arz; dünyadır. Diğer gezegen ve yıldızlar için bu kavramın kullanıldığını görmüyoruz. Arz ile birlikte semavat, fani alemi oluşturur. Arz ve semavatın toplamı içinde bulunduğumuz kainattır. İnsanoğlu için bu kainatın, bizim için yaratılan alemin, tek arzı ve yaşam merkezi dünyadır. Kainat ve alemler, dünyamızın içinde bulunduğu alemden ibaret değildir. Diğer alemlerin varlığı bizim için gayb ve sırdır. Dünyamızın üzerinde bulunan sema, fiziki semayı oluştururken; onun üzerinde olan ve yedi kat semayı tamamlayan semalar fizik ötesi semalardır. Semavat üstü olan kürsi ve arş da bizim için fizik ötesidir.

Gazali, üç alemin varlığından bahseder: Birincisi; akıl ve duyu ile bilinen maddi alemdir. İkincisi; akıl ve duyu ile bilinemeyen manevi alemdir. Üçüncüsü: maddi ve manevi alem arasında kalan ve bir nevi köprü vazifesi gören berzah alemidir.[1] İbnü'l-Arabi'ye göre iki alem vardır. Birincisi küçük alem yani insandır. İkincisi; büyük alem yani kainattır. İnsan küçük alemdir, kainat da büyük insandır.[2]Alemin sayısını ve büyüklüğünü bilemiyoruz. Yunus Emre'nin ilahisinde olduğu gibi alemin büyüklüğü ve sayısı, 18 bin sayısı ile ifade edilmeye çalışılır: "Onsekizbin alemin Mustafası, Adı güzel, kendi güzel Muhammed."[3]

YERİN VE GÖĞÜN YARATILIŞI: Fussilet suresinin şu ayetleri de yerin ve göklerin yaratılışı ile ilgilidir: "De ki: Gerçekten siz, yeri iki günde yaratanı inkar edip O'na ortaklar mı koşuyorsunuz? O, alemlerin Rabbidir. O, yeryüzüne sabit dağlar yerleştirdi. Orada bereketler yarattı ve orada tam dört günde isteyenler için fark gözetmeden gıdalar takdir etti.Sonra duman halinde olan göğe yöneldi, ona ve yerküreye: İsteyerek veya istemeyerek, gelin! dedi. İkisi de «İsteyerek geldik» dediler. Böylece onları, iki günde yedi gök olarak yarattı ve her göğe görevini vahyetti. Ve biz, yakın semayı kandillerle donattık, bozulmaktan da koruduk. İşte bu, aziz, alim Allah'ın takdiridir." [4]

Jeolojik devirlerin, gök ve yere dağılımı hakkında Fussilet suresi bize temel bilgiler veriyor. Göklerin ve yerin yaratılışı ile ilgili Furkan suresi de çok önemli bilgiler vermektedir: "İnkar edenler, göklerle yer bitişik bir halde iken bizim, onları birbirinden kopardığımızı ve her canlı şeyi sudan yarattığımızı görüp düşünmediler mi? Yine de inanmazlar mı? Onları sarsmasın diye yeryüzünde bir takım dağlar diktik. Orada geniş geniş yollar açtık; ta ki maksatlarına ulaşsınlar. Biz, gökyüzünü korunmuş bir tavan gibi yaptık. Onlar ise, gökyüzünün ayetlerinden yüz çevirirler. O, geceyi, gündüzü, güneşi, ayı... Yaratandır. Her biri bir yörüngede yüzmektedirler." [5]

GÖKLERİ VE YERİ ALTI GÜNDE YARATAN ALLAH: Göklerin ve yerin 6 günde yaratılması ile ilgili ayet-i kerimeler mealen şöyledir:"Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra da işleri yerli yerince idare ederek arşa istiva eden Allah'dır."[6]

"O, hanginizin amelinin daha güzel olacağı hususunda sizi imtihan etmek için, Arş'ı su üzerinde iken, gökleri ve yeri altı günde yaratandır." [7]

"Gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yaratan, sonra Arş'a istiva eden ona hükmeden Rahman'dır. Bunu bir bilene sor."[8]

"O, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş'ın üzerine istiva edendir. Yere gireni ve ondan çıkanı, gökten ineni ve oraya yükseleni bilir. Nerede olsanız, O sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görür."[9]


[1] Gazzali, Mişkatü'l-envar, s. 25

[2] el-Mu?cemü'?-?ufi, s. 818; İbrahim Hakkı, s. 22, 312

[3] TDV, İslam Ansiklopedisi, Alem

[4] Fussilet Suresi 9-12.

[5] Enbiya suresi 30-33

[6] Yunus suresi 3

[7] Hud suresi 7

[8] Furkan suresi 59

[9] Hadid suresi 4