"İftiracıların bu konuda dört şahit getirmeleri gerekmez miydi? Mademki şahitler getiremediler, öyle ise onlar Allah nezdinde yalancıların ta kendisidirler." (NUR 13)

MÜNAFIKLAR İFTİRAYI MEDİNE'DE YAYDILAR: İftiraya uğrayan Hz.Aişe annemiz anlatıyor: "Benim durumum hakkında helak olanlar helak clmuştur. Onların elebaşıları Abdullah İbn Übeyy İbn Selul idi. Medine'ye geldim ve Medine'ye gelişimizden sonra bir ay hasta yattım. İnsanlar münafıkların iftiraları hakkında tahlillerde bulunuyorlarmış ve ben bunlardan hiç birini hissetmemiştim. Izdırablar içerisinde iken beni şüphelendiren tek şey, hastalandığım zaman daha önce Allah Rasulü'nden (s.a.v) görmüş olduğum yumuşaklık ve iyiliği görmemiş olmamdı. Allah Rasulü (s.a.v) yanımıza girer, selam verir, sonra; "Nasılsınız?" derdi. Bu beni şüphelendiriyordu ama bir kötülük sezmiyordum."

HZ.AİŞE ANNEMİZ İFTİRAYI ÖĞRENİYOR: "Nihayet bir gün biraz iyi oldum. Evdeki helalarımız yenilenmeden önce Ümmü Mistah da benimle beraber çıkardı. Biz sadece geceden geceye ihtiyaç gidermek için çıkardık. Bu, evlerimizin yakınında helalar edinmemizden öncedir. Biz Araplann ilk adetleri ve durumları, evlerimizden uzakta abdest bozma şeklindeydi. Evlerimizde hela edinmek bize eziyyet verirdi.

Ben ve Ümmü Mistah çıktık, ihtiyaç gidermek üzere gittik. Ümmü Mistah, Efbu Ruhm İbn Muttalib İbn Abd Menaf'in kızıdır. Annesi Sahr İbn Amir'in kızıdır ve Ebubekir es-Sıddik'ın teyzesidir. Mistah İbn Üsase İbn Abbad İbn Muttalib de Ümmü Mistah'ın oğludur.

İşimizi bitirdikten sonra ben ve Ebu Ruhm'un kızı eve doğru yöneldik. Ümmü Mistah'ın ayağı, üzerindeki örtüye takıldı da: "Kahrolasıca Mistah!" dedi. Ben ona: "Ne kötü söyledin! Bedir'de bulunmuş bir adama sövdün." dedim. "Ey kızcağızım, onun ne söylediğini işitmedin mi?" dedi. Ben: "Ne söyledi?" diye sordum. Bana Münafıkların iftirasını haber verdi. Söylenenleri işitince çok üzüldüm. Hastalığım kat kat arttı."

HZ.AİŞE ANNEMİZ BABA EVİNDE: "Evime döndüğüm zaman Allah Rasulü (s.a.) yanıma girip selam verdi, sonra: "Nasılsınız?" diye sordu. Ben: "Ana babama gitmeme izin verir misin?" dedim. Haber hakkında kesin bilgiyi ana babamdan almak istiyordum. Allah Rasulü (s.a.) bana izin verdi de, ana babama geldim.

Eve girdim. Annem evin aşağısında, babam Hz.Ebubekir de yukarısında idi. Babam Hz.Ebubekir Kur'an okuyordu. Annem: "Kızcağızım, seni getiren nedir?" diye sordu, ona durumu haber verdim ve söylenenleri aktardım. "Anneciğim, insanlar ne konuşuyorlar?" diye sordum. "Kızcağızım, meseleyi kendi kendine büyütme. Hangi güzel kadın kendisini seven bir kocanın yanında olsa, onun da kumaları bulunsa da onun hakkında çok söz söylememeleri hemen hemen hiç olmaz" dedi. Ben: "Sübhanallah, insanlar bunu mu konuşuyorlar?" dedim.

"Babam da bunları biliyor mu?" diye sordum. Evet, dedi. "Allah Rasulü (s.a.v) de mi?" dedim. "Evet, Allah Rasulü de biliyor." dedi. Gözyaşlarım boşandı ve ağladım. Babam Hz.Ebubekir sesimi, evin yukarısında okurken işitti de, indi ve anneme: "Buna ne oluyor?" diye sordu. Annem: "Durumu hakkında söylenenler O'na ulaşmış bu yüzden ağlıyor." dedi. O gece sabaha kadar ağladım. Gözyaşlarım hiç dinmedi ve asla uyumadım. Ağlayarak sabahladım. (Yarın devam edecek inşallah!)