"Bir zamanlar İbrahim de demişti ki; "Rabbim, ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster." (BAKARA 260)

İbn-i Cüreyc şunları zikretmiştir: "Bize ulaşan rivayetlere göre İbrahim (a.s.) bir yolda yürürken, ölmüş bir merkebin leşiyle karşılaşmış ve leşin çevresinde yırtıcı hayvanların ve kuşların bulunduğunu görmüş, merkebin etlerinin didik didik edilip yendiğini, geriye sadece kemiklerinin kaldığını görmüştür. Kuşlar semaya doğru uçup, yırtıcı hayvanlar da dağlara ve ormanlara gidince İbrahim orada durmuş, hayret etmiş ve kendi kendine "Rabbim, ben biliyorum ki sen bu leşin parçalarını yırtıcı hayvanların ve kuşların karnından toparlayıp bir araya getireceksin. Rabbim sen bana, ölüleri nasıl dirilteceğini göster." demiştir. Allah teala da: "Sen buna inanmıyor musun?" diye sormuş İbrahim de: "Evet inanıyorum fakat haberden öğrenme ile görme aynı değildir." demiştir.[1]

NEMRUT İLE MÜCADELE: Muhammed b. İshak, Hz. İbrahimin, rabbinden ölüleri nasıl dirilteceğini istemesinin sebebi olarak, Hz. İbrahim ile Nemrut arasında geçen tartışmayı da zikreder. Bu tartışma Bakara suresinde yer almaktadır: "Allah kendisine mülk hükümdarlık ve zenginlik verdiği için şımararak Rabbi hakkında İbrahim ile tartışmaya gireni, Nemrut'u görmedin mi! İşte o zaman İbrahim: "Rabbim hayat veren ve öldürendir." demişti. O da: "Hayat veren ve öldüren benim." demişti. İbrahim: "Allah güneşi doğudan getirmektedir; haydi sen de onu batıdan getir." dedi. Bunun üzerine kafir apışıp kaldı. Allah zalim kimseleri hidayete erdirmez."[2]

Bu tartışmada Nemrut; "Ben de dirilitir ve öldürürüm." Demiş sonra da zindandan iki kişi getirtmişti. Birisi için ölüm emri vermiş; "İşte, ben de öldürenim" demişti. Sonra idama mahkum olan diğer esirin, özgür bırakılmasını emretmiş; "İşte, bunu da yaşattım." Demişti. Bu tartışmadan sonra Hz.İbrahim: "Rabbim bana ölüleri nasıl dirilteceksin, göster?" demiş, Allah teala da" Sen inanmadın mı?" diye sormuş. İbrahim de: "Evet inandım fakat kalbim mutmain olsun diye bunu istiyorum." demiştir. Hz. İbrahim bunu isterken Allah tealanın kuvvet ve kudretinden şüphe ettiği için istememiş fakat olayı bizzat gözüyle görüp, kesin bilgisinin pekişmesini arzuladığı için sormuştur."[3]

Peki, Hz.İbrahim'in bu 4 kuşu, hangi cinstendi? K.Kerim'de bildirilmediği için aslında bunun bir önemi yok. Ama insan merak ediyor işte. Değişik rivayetlerde bu kuşların; kuğu, tavus, horoz ve güvercin olduğu bildirilmektedir.

"Neden 4?" sorusuna İbnü'l Arabi'nin 4 sayısı ile ilgili yorumuyla cevap verelim. O'na göre: "Dört sayısı, maddi dünyanın sayısıdır. Bu alemin dört unsurdan oluşması, 4 temel yönün olması, bir yılın 4 mevsime bölünüşü, alemdeki varlık türlerinin genel bir tasnifle mineral, bitki, hayvan ve insan şeklindeki dörtlü mevcudiyeti gibi hususlar, bu sayının mülk ve şehadet alemiyle ilişkilerini ifade eder."[4]

Güneş takvimine göre; 4. ay Nisan ayıdır. Nisan ayının insan sağlığı ve doğanın dirilişi açısından ayrı bir önemi vardır. Nisan ayı insan için dinçlik sağlık ve gençlik ayıdır. Tabiat için Nisan ayı; diriliş, çiçek ve meyve verme ayıdır. Her şeyin yeniden canlandığı bu ay, 4 sayısının en geniş makama sahip olma hükmünü taşımaktadır.

HÜLASA: Hz.İbrahim'in 4 kuşu yerine, elimizde 4 mevsim var. Her yıl bu 4 mevsim ölüp, gelecek yıl yeniden dirilmiyor mu? Ağaçlar, çiçekler, mevsimler gibi biz de birgün öleceğiz ve sonra yeniden dirileceğiz. Ona göre çiçek verip, ona göre meyve verelim Can!


[1] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri

[2] Bakara Suresi 258.

[3] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri

[4] "Fususu'l - Hikem'in Tercümesi ve Şerhi", Ahmed Avni Konuk, M.Ü. İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, İstanbul, 2005