"Sizden kim ölürse ve hanımını geride bırakırsa, Hanımı, evlenmeden 4 ay 10 gün beklemek zorundadır. Dul kadınlar, bekleme süresini bitirdikleri zaman, Artık kendileri için, uygun olanı yapmalarında bir sakınca yoktur. Şüphesiz Allah, yaptığınız her şeyi çok iyi bilmektedir." (BAKARA 234)

İDDETİN HİKMETİ: İddetin en önemli hikmeti şudur: Bu süre içinde, ölen kocaya ait bir hamilelik olayının olup olmadığının ortaya çıkması... Böylece nesebin karışması önlenir. Said ibn Müseyyeb (r.a) der ki: "Kocası ölen kadının dört ay on gün İddet beklemesinin hikmeti, kadının rahminde çocuk olma ihtimalidir. Bu süre beklenildiğinde şayet kadının rahminde çocuk varsa ortaya çıkacaktır."[1]

Abdullah İbn-i Mesud'un (r.a) bu konuda rivayet ettiği hadis-i şerif şöyledir: "Sizden birinin anne kanundaki varlığı kırk günde-nutfe, bir o kadar zamanda alaka, bir o kadar zamanda da et parçası olur. Sonra ona bir melek gönderilir de ruh üflenir."[2]

İşte bu dört aydır. Bundan sonra on günlük bir sürenin konulması ihtiyaten bazı ayların eksik olabileceğinden ve bir de çocuğa ruh üfürülmesinden sonra onda hareketlenmenin ortaya çıkışından dolayıdır. İddetin hikmeti sadece hamilelik durumunu tespit değildir. İddette ölen kocaya saygı, kocanın ailesine vefa, yuvaya bağlılık, hatıraların korunması, dul kadının yeni hayata alışması, yeni duruma kendini hazırlaması gibi bir çok hikmet vardır.

Tarihte dul kadınlarla ilgili çok kötü uygulamalar görülmüştür. Örneğin, İslam öncesi Mekke geleneklerine göre; kocası ölen kadın bir yıl boyunca bir hücreye kapanır, en çirkin kıyafetlerini giyerdi. Bir yıl dolunca da toplumda bir köle, adeta lanetlenmiş kadın muamelesi görürdü. İslam dini tüm bu kötü adetleri kaldırmış ve dul kadını koruma altına almıştır.

Bu hüküm hamile olmayan dul kadınlar içindir. Peki hamile bir kadın, doğum yapmadan kocasını kaybetti. Yeniden evlenebilmek için ne kadar beklemek zorundadır? Dini Hüküm şudur: Hamile olanların iddeti, çocuklarını doğuruncaya kadardır.[3] Doğum yaptıktan sonra dilerse yeni bir evlilik yapabilir.

DUL KADININ EVLENME HAKKI: Bu konuda Abdullah b. Utbe'nin rivayeti şöyledir: "Sübey'a ismindeki bir kadın Sa'd b. Havlenin karısı idi. Sa'd, Amir oğullarından ve Bedir savaşına katılanlardan bir kimse idi. Sübey'a hamile iken Sa'd Veda haccında vefat etti. Sa'dın vefatından kısa bir süre sonra kadın doğum yaptı. Nifas halinden temizlenince kendisini istemeye gelenlere karşı süslenmeye başladı. Abdüddar oğullarından Ebu es-Senabil b. Ba'kek, Sübey'anın yanına gitti ve ona: "Bakıyorum süsleniyorsun. Belki de evlenme ümidindesin. Vallahi sen kocanın ölümünden sonra dört ay on gün geçmedikçe evlenemeyeceksin." dedi. Sübey'a diyor ki: "Ebu es-Senabil bunu bana söyleyince akşam dış kiyafetlerimi giydim. Resulullah'a gittim ve ona bu meselenin hükmünü sordum. Resulullah bana, doğum yapmamdan sonra başkalarıyla evlenmemin helal olduğunu ve imkan çıkarsa hemen evlenebileceğimi söyledi."[4] Bu şartla kocası ölen dul hanımın evlenmesi ne ayıptır, ne de günahtır. Kimsenin de bu durumdaki bir kadının, yeniden evlenmesine engel olma hakkı yoktur.

DUL KADINA EVLİLİK TEKLİFİ: Peki, bu durumdaki bir kadına evlilik teklifi yapılabilir mi? Bakara Suresinde şu ayet-i kerime bununla ilgilidir: "Bu kadınlara, onlarla evlenmek istediğinizi ima etmenizde bir sakınca yoktur. Bu niyetinizi içinizde gizli de tutabilirsiniz. Allah biliyor ki; siz onları mutlaka anacaksınız. Ancak onlarla gizlice buluşmak için sözleşmeyin. Sadece niyetinize dair uygun olan sözü söyleyebilirsiniz. Emredilen bekleme zamanı dolmadan, sakın onlara nikah kıymaya kalkışmayın. Bilin ki Allah, gönlünüzdekileri bilir. Allah'ın emrine karşı gelmekten sakının. İyi bilin ki; Allah çok bağışlayandır, kullarına karşı çok hoşgörülüdür."[5]

Hülasa: Rabbim, hiçbir karı kocaya, genç yaşta, eş acısı yaşatmasın. Amin!


[1] İbn-i Kesir

[2] Buhari-Müslim

[3] Talak suresi 4

[4] Buhari-Müslim, K. et-Talak, bab: 56, Hadis No. 14S4 / Ebu Davud, K. et-Talak, bab: 47 Hadis No. 2306

[5] Bakara Suresi 235