Televizyonlardaki yarışmalar,diziler, bilgisayar oyunları,(a)sosyal medya dedikoduları zamanımızı en çok harcadığımız şeyler oldu.Hal böyle olunca asıl meseleler ciddi şekilde konuşulmuyorlar, konuşulmadıkça da büyüyorlar.Büyüyen o meseleler ise hayatımıza her geçen gün daha fazla olumsuzluk olarak yansıyor.

Tüm dünyayı kontrol etmek isteyen şeytani güçler son sürat devam ediyorlar çalışmaya; işgalleri sürdürüyorlar, terör örgütlerini beslemeye devam ediyorlar,Kovid-19 dahil her fırsatı 'tanrıyı kıyamete zorlamak' için kullanıyorlar.

Darbe,iç karışıklık, fitne peşinde koşuyorlar.Teknoloji ile, medya ile,sanal oyunlar ile insanları kontrol etmeye çalışıyorlar.Bunlara kafa yormuyoruz, dünyanın nereye gittiğiyle, şeytani güçlerin Türkiye ile ilgili planlarıyla ilgilenmiyoruz,TV'deki yarışmayı kimin kazanacağıyla daha çok ilgileniyoruz.

Akdeniz'de ülkemizi sahillere sıkıştırıp haklarımıza çökmeye çalışıyorlar.Bu amaçla, Batı,şımarık çocuğu olan Yunanistan'ı salıyor üzerimize.Çok gündem olmuyor!

PKK'ya Suriye'de, Irak'ta,yurt içinde silahlı operasyonlarımız sürüyor,terörün maddi ve siyasi ayaklarını kırmak için çabalıyoruz.Fazla gündem olmuyor!

Tarihimizin en büyük din-devlet ihanetini yapan FETÖ'yle mücadele sürüyor,her tipe bürünen bukalemunlar devletten temizlenmeye çalışılıyor.Çok umurumuzda olmuyor!

30 yıldır işgal altında olan Karabağ'da, Azerbaycanlı gardaşlarımız topraklarını kurtarmaya çalışıyor.Çok da gündemimize girmiyor.

Kıbrıs'ı,yani yavru vatanımızı elimizden alıp,Rumlar'a peşkeş çekmek istiyorlar,Kıbrıs Türk'ünü yok sayıyorlar,çok da farkında değiliz.Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı olan zavallı;'Rumlar'a toprak vermeliyiz' diyor,çok da sorun etmiyoruz.'Sen kime hizmet ediyorsun,Türk'ten mi yanısın Rum'dan mı, kimin toprağını kime veriyorsun' diyemiyoruz.

Salgın hastalık tüm dünyayı esir aldı, ülkemizde de can kayıpları sürüyor, dedikodusunu yapıyoruz ama işin ucu bize dokunmadığı sürece üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmiyoruz.

Ahlaki anlamdaki bozulmamız, medyanın da katkısıyla devam ediyor.Buna bağlı olarak uyuşturucu kullanımı,alkol bağımlılığı,toplumdaki kavgalar,sapkınlıklar, kadın cinayetleri, boşanmalar, parçalanan aileler artıyor.

Bu durum bizlerin hayatına acı olarak,mutsuzluk olarak yansıyor ama; 'çözüm nedir,bu sorunların altından kalkmak için hangi kesime ne görevler düşüyor'u konuşmuyoruz, tartışmıyoruz.Çünkü bir maçtaki bir pozisyonu saatlerce tartışmaktan bunları tartışmaya fırsat bulamıyoruz.3 dakikalık konuyu,3 saatte anlatan dizileri izlemekten zaman bulamıyoruz bu asıl meselelerimizi konuşmaya.

Tabiiki ciddi ve asıl meselelere kafa yoran,bu asıl meseleleri dert edinen, bu dertlere çareler üretmeye çalışan insanlarımız var.

Sağolsunlar,eksik olmasınlar.Ama genel anlamda baktığımızda, toplumun büyük çoğunluğu,asıl meselerimize duyarsız durumdalar.Bu vahim durumun daha vahimi ise,asıl meselelere kafa yormayanların, bu ciddi meseleleri magazinleştirip konuşmaları, dedikodu şeklinde veya ideolojik saplantıyla konuşmaları.

Bu genel umursamazlık hali sorunları çözümsüz,zihinleri fikirsiz, insanları ufuksuz hale getiriyor.Bu umursamaz tavrımız,devletimizin sorunları çözme noktasındaki hamlelerini de zayıflatıyor.Neticede

asıl meselelere olan bu ilgisiz tavrımızın zararını yine biz çekiyoruz.Ama sanal uğraşlarımızdan vazgeçmiyoruz. Konforumuzdan, eğlencemizden vazgeçmiyoruz.Galiba iki şeyi unuttuk da bu hale geldik:Bir,bu dünyaya eğlence için gelmedik, imtihan için geldik.İki,toplumsal meselelerin çözümü için herkesin sorumluluk alması gerekir.

Herşeyi eleştirip, çözümün parçası olmamak,ciddi meselelerin halledilmesine katkı vermemek kolaycılığı, hayatımızı her geçen gün daha da zorlaştırıyor.Zaman nimetinin bir kısmını asıl meselelerimize ayırırsak, hem bizim hem de çocuklarımızın hayatı çok daha güzel olacaktır.